24 Mayıs 2009 Pazar

"hepimizi alkışlayan adam"

burda mısınız? çok şahanesiniz. güzelsiniz. sizi gördüğüme çok sevindim. varlığınız varlığıma armağandır. armegedondur. şimdi sizler, onurunuzu koruyup yine de alkışa mı durdunuz? burunlarınızın yere 45 derecelik açı yapması, sizi ezik sıfatından kurtardı mı? düşlediklerinize sahip olan kişiyi, takdir etmeyi onurlu bir davranış mı sayıyorsunuz? elleriniz sesleri yalıtıyor, orda kaypak bir ses çıkıyor, alkışlar arasında "aferin orospu çocuğu aferin takdir ettim seni" diyen sesiniz duyulmadı mı sandınız? duydum merak etmeyin.

başkan'ın arkasında kendinden geçmiş şekilde alkışlayan adamı, odama ışınladım. beraber oturup seyrettik kendisini ve başkanı. önce yüzü düştü. hareketlerinde aşırıya kaçtığını o an fark etti, hemen kendisini aradı, kendine çeki düzen verdi. duruşu dikleşti, kolları gergin, yüzünde naif bir gülümsemeyle alkışlamaya başladı. bu uyarıyı kendisine yapmamın sebebi, kendisi kaliteli bir insandı, bu gibi dalkavukluklara ihtiyacı yoktu. bunları bildiğimden, kendisini odama ışınlayıp birbir rezilliklerini yüzüne vurdum. bundan sonra ambiyans olsun diye alkışlayacağım diye söz verdi, çıkar gözetmek için alkışlamayacağım ağabey dedi. sarıldık, barışmadık; bildiğim bir şey vardı ki, evine gidince karısını da alkışlayacaktı bu adam. buna nasıl engel olabilirdim?
ortamın gurusuna yakınlık gösteren, içinde guru taşıyan adamların çaresizliğini, törpülenmiş egolarını neon ışıkları altında inceledim. onların guru olamamasının sebebi, fiziksel görünteleriydi. bazı insanların fiziksel görüntülerinin, zekalarıyla orantılı aldığı şekiller etkileyecidir, spiritüel bir etkilenme olur. bu çekimden kaçamaz ham insan. düşünceleri, bu fiziksel görüntüye aşık olur. [erkek dişi farketmez, bu başka bir aşktır] görüntünün kendilerine akseden tarafından, kendilerini yansıtırlar uzay boşluğuna. orda yalnız ve çaresiz bırakırlar kendilerini. hükmetme güçleri bir an ellerinden alınırlar, uslu uslu söz dinler bu süperego ağabeyler. susmasını bilirler. [bu bilirlik 'tecrübeyle' değil, 'rakibine olan yenilgiyle' olur]
bunlara ezik diyemiyorum, onurlu şakşakçı diyorum. bu ayrımlar önemlidir, aynı kalitede insanların birbirine üstünlük kurmasını algılamada zorluk çekenler; kalitesizliklerini fark etmemiştir, o seviyede düşünmeye zihinleri uygun değildir. kimse kendi üstündeki insanı kendi seviyesiyle düşünemez, tanrı da bu yüzden kazananlar tarafından, onun seviyesinde onu düşünmek namümkün olduğundan, tanrı her daim kazananlar tarafındadır. üstünüz olanlar da her daim kazananlar tarafındadır. fakat, aynı seviyedeki insanlar arasında kazanan kim diye tahminde bulunacaksak şunu gözönüne almalıyız: ilk önce egosunu feda eden kaybedendir. artık o alkışlamakla yükümlüdür. kendini bir kez ezmiştir, ezilmemiştir ama kendini ezmiştir. insan kendini ezerse, başkalarına duyduğu hayranlık bir o kadar artar. her ne kadar kendini ezmek tasavvufta, şurda burda erdemli bir şey gibi gösterilse de, kendini ezmek insanın kendine yapacağı en büyük kötülüklerden biridir. insan kendini ezerek, insanlar üzerindeki hakimiyetini bir güzel kaybeder.
seyirciler vardır bir de. kaliteyi onlarda arayın. seyircilerin alkışlamadığı insanlara haddinden fazla değerler biçmeyin; seyirciler insanın yüzündeki anlamları bir hurufi gibi gayet net görürler. siz o anda göremezsiniz, kendi kalitenizi karşınızdaki insana sağladığınız uyumla ölçemezsiniz. uyum sağlamak da, taklit etmek de, sizin kendi egonuzu ezme çabalarıdır. bunlar nafile işlerdir. beyhude dolanırsınız da, kendinizi bu şekilde alkışlatamazsınız. o halde buyrun sizin için biçilmiş bir kaftan: onurlu şakşakçı. mutlu musunuz?
kendi egonuzu ezdiniz, uyum sağladınız, taklit ettiniz... sustunuz, anlamaya çalıştınız, mesafeleri hızla katettiniz... ouvvv. her şeyi yaptınız, ama guru olamadınız. neden acaba? bunları yapmamış olsaydınız, olabilirdiniz. artık çok geç. yeniden doğmanız gerekiyor insanlara hükmetmek için.
siz, size denk bir insana kaybettiniz. çokça üzülebilirsiniz. yenemediniz işte. o halde, alkışlayın orospu çocukları. alkışlayın ki, içinizde kaypak adam sizi başka bir insan yapsın. bu parçalanmış halinizle ne eskisi gibi, ne de şimdiki gibi ayakta duramazsınız. hiçbir şey sizi, saygı duyulacak bir insan yapamaz tekrar. siz kendinize saygı duymadınız. bir başkasını taklit ederek içinizdeki adamı hunharca öldürdünüz. farkında değilsiniz, siz kendinizden utandınız. davranışlarınızı eksik/yanlış/anlamsız buldunuz. kendinize bir fırsat vermediniz. kendinize ilk siz inanmadınız, peki başkaları neden inansın size? zayıfsınız, korkaksınız, yanlışsınız siz anası sevdalılar.
artık alkışlarken kendinizi kaybetmemek yapabileceğiniz en asil davranış. bari ambiyans olsun diye alkışlayın da içinizdeki kaypak adam benliğinizi sarmasın.

tamam.

Hiç yorum yok: