30 Eylül 2009 Çarşamba

istanbul'un ilçe ilçe zırtlanlık katsayıları

İstanbul'da olduğum 2 yılda edindiğim derin tecrübelere dayanarak bu eşsiz hizmeti sizlere sunuyorum dostlarım.İşte listeniz.Tedbirinizi alıp gidiniz:

Şirinevler - %15
Bağcılar - %30
Mahmutpaşa - %35
Aksaray - % 50
Zeytinburnu - % 70
GOP - %100

(Liste matematiksel kurallara aykırı falan diye hiç şeyapmayın.Ben de biliyorum.Takılın öyle)

27 Eylül 2009 Pazar

velhasıl kelam



26 Eylül 2009 Cumartesi

ankara'ya açık mektup (ilk ve son)

şaşırdın dimi hınzır? istanbul'a değil de sana yazdığıma.sana yazdığıma derken sana yazmam gibi bi durum yok. bana kalırsa şehirlerin en çirkinisin. ama dua et ki burda sevdiğim bir takım insanlar var.onlara ithafen bir veda mektubu yazmam gerekiyordu sanırsam.

aslında bu kez aramız pek bi iyiydi seninle.eskisi kadar soğuk değildin,tabi mevsim de yazdı.gerçekten dinlenmemi sağladın iki ay boyunca.en iyisi,beni ev denen kavrama alıştırdın.sayende yuva kavramıyla kavilleştim.çocuk doğurmak isteğiyle yanıp tutuşan bir yeni gelin gibi oldum (oha)

bu kadar duygusallık yeter.bütün bunları neden yazıyorm.çünkü yarın memlekete gidiyorum.ankara karın,istanbul metresin olsun.ahahaha.ühühüü :(

24 Eylül 2009 Perşembe

pirekareçarpıyükseklik


23 Eylül 2009 Çarşamba

deney


 resimdeki adam nasıl bu hale geldi?
part 1:
tom waits - rain dogs
the smiths - asleep

part 2:
leonard cohen - suzanne
the clientele - ariadne sleeping

part 3:
mazzy star - fade into you
metallica - low man's lyrics
jeff buckley - lover, you should've come over

part 4:
bruce springsteen - the river

part 5:
pink floyd - high hopes
sentenced - guilt and regret
anathema - lost control

part 6:
a perfect circle - the package
the verve - the drugs don't work
iron maiden - tears of the dragon

22 Eylül 2009 Salı

ß aşaması

önceden kaldığımız yerden devam edebiliyorduk, kaldığımız bir yer vardı çünkü asdfashfa. önceden dönüşlerimiz oluyordu ufak tefek, hoşgeldinler oluyordu. ya boşvereceksin öncesini bittabi.

bazı şeyleri düşünürken kendimi temiz hissediyorum. kendi içimde konuştuğum oluyor. olacak illa ki. bazen irkilerek 'ulan ne malmışım ha' diye aydınlanıyorum, bazen hepten kararıyorum. ben sonuca bağlamakta zorlanıyorum, insan eksiltmek hiç kolay değilken, eksiltilmek çok zor olsa gerek. kendimi bir şeyin kuyruğuna bağlamam gerekiyor, yoksa içim rahat etmeyecek. vicdan azabından, tanrının gazabından öleceğim gibi geliyor.

içilir, atlatılır, boşverilir, üzerine konuşulmaz, arada bir iç geçirilir, coming back to life falan olur, dinlence olur, eğlence olur, hep bir şeyler olur, çok şey unutulur, çok şey değişir, çok şey unutulur, hep bir şeyler olur, eğlence olur, dinlence olur, coming back to life falan olur, arada bir iç geçirilir, üzerine konuşulmaz, boşverilir, atlatılır, içilir.

neyse boşverilir her daim asdfasfda.

21 Eylül 2009 Pazartesi

duygusal gibi

hayatından endişe duyuyorum.ölmüş olmasının korkusu falan değil.daha da iyi olacağından. beni daha da aşacağından,daha fazla imkan dahilinden uzaklaşacağından.falan filan.

o değil de,kısa süreceğinden emin olduğum bir süre için bile olsa,hayatında fazladan birinin olmaması ne güzel şey lan! Hiç şimdi züğürt tesellisi falan diye kocakarı lafları etmeye kalkmayın. Yeri geldiğinde ondan şikayetçi olmayı da bilirim.ama böyle iyi gibi ya ne biliyim.zaten daha iyisini bulana kadar en iyisi sensin şiarıyla hareket eden bir hissiyattan bahsediyoruz.yani herhangi bir duygu dalgalanması yok,özlem yok,aldatılma şüphesi yok,aldatma dürtüsü yok,kaybetme korkusu yok,sabah uyandığında hemen aklına gelen biri yok lan daha ne olsun.

o hiç değil de,sahiden unutmuşum herşeyi ya,vay anam vay...

beyaz kelebekler nereye sıçtınız?


Bu sıralar intihar eden varlıkların hayatı ve hayatlarına son verişleri ilgimi çekiyor dostlar.İnsan değil de varlık yazarak tıpkı bir sinsi gibi kelime oyunu yaptığımı zeki okurlar anlayacaktır.

Evet varlıklar.Mesela beyaz kelebekler. Daha az önce sevimli ve bozkır köyümüzden dönerken bu varlıklardan onlarcasının intiharına şahit oldum.Kalbim paramparça şu an.

Bu kelebekler arabanın farlarından gelen ışığa doğru uçuyorlar.Uçmalarıylan arabanın bunlara bi tane koyması bir oluyor.Yani kelebeklerin beyninin çalışması ile ilgili herhangi bir malumatım yok ama arabanın orda onlara çarpacağını anlamaları lazım.Ama yine de ışıktan vazgeçmiyorlar,adeta güneşi görmeye yeminli bu kelebekler. İntiharın olanca günahından habersizce kendilerini ışık,biraz ışık için arabaların önlerine atıyorlar.Yazıktır!

19 Eylül 2009 Cumartesi



18 Eylül 2009 Cuma

¼ hikaye ©

||üç arkadaş bankta oturmuş "olm çok sıkıldık lan" diyorduk. çünkü sıkılmanın ardında, pes etme, yeterince çabalama, yeterince özgüven ve özveri vardır. sıkılmak, bir oyuncağın koparılmamış son koludur. ortamın sizi artık eğlendirmeğini, tekdüzeleşen bir mimik yarışı olduğunu gördüğünüzde, çevrenizdeki insanların betona çakılmış gibi hep aynı yerde durduğunu, başınıza gelen bunca saçmalığa sebep olanların tam da bu insanlar olduğunu gördüğünüzde, o monotonlaştırılmış ton ton arkadaşlarınıza sırtınızı dönüp şerefsiz gibileşirsiniz||

¿

17 Eylül 2009 Perşembe

itirazım var!

sonunda istanbul'a gelmek...yatacak yer aramaya çalışmaktan sokaklarda berduş misali ağlayarak gezmek...koskoca şehrin sana bir gül vermemekte bu kadar direnmesini seyretmek...istanbul'a kadar gelmek...hala istanbul'da olmak...hem gitmeye çalışıp,hem ölene kadar orada nefes almayı istemek...hala taksim'e gidememek...çaresiz sagopa dinlemeye başlamak...denedim olmadı,çabalarımın sonu nihayete varamadı ben hüsrana komşuyum... :'(

tatü

Umut Sarıkaya'nın uykusuzun iki yıllık geçmişinde hiç rastlanmamış bir harekette bulunarak bu sayıda hem köşesini çizmemiş,hem de yazısını yazmamış olması? Neden...

blogger nasılsın bebeğim?

15 Eylül 2009 Salı

büyük konuşmuş

ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,ilkokul arkadaşım,

13 Eylül 2009 Pazar

uykusuz

bu saate kadar uyunur mu,yarasa mısın sen eki eki eki diye karşıma çıkıp gülen ilk insanı pelteye çevirmeye niyetliyim.Evet,bugün buna niyetliyim.Size ne lan? Size ne olm? Ruh hastası mısın?Sana giren çıkan ne? Ne kadar sinirliyim belli değil.

Hayır sanki bana günün içinde çok büyük sürprizler gizli de,sanki mükemmel eğlence vadetti de niye uyuduğumu problem ediyor.İnsan dediğin sabah 7de yatıp öğlen 4te kalkmazmış.Bütün günü kaçırırmış.Lan Ankara Cevizlidere'de neyi kaçıracağıma dair bir açıklaması olan var mı? Beyinsizler! Tükettiniz ömrümü dört bir yandan.

pop z'art #8 analjezik



evde oturup kara kara düşünmeye karar verdim

bu karar hayatımda verdiğim en büyük karar, yani diyeceksiniz bunu mu düşündün, bu mu çözüm? ya siz de ne çok soru soruyorsunuz. e ne yapayım? ya hakkaten bi sike merhem olamıyorum ben ne yapayım? beni de fazlalık olarak yaratmışlar diyelim. (çoğul eki kullandım, pagan inançlarımda ısrarcıyım)
bugün evde oturup, 13 eylül 2009 gününü düşüneceğim. tam olarak bugünü yaşamadan, nasıl yaşanabileceğini, nasıl bok edileceğini, nasıl içerde parça bırakılacağını falan düşüneceğim. 13 eylül, düşünerek geçireceğim bir gün olacak. hatta bunu gelenekselleştirmeyi de düşünüyorum, ikinci 13 eylül 2009 günü düşünme şenliği falan olacak. bu şekil olaylar olacak.

mesela bir 13 eylül 2009 nasıl geçirilir? kafa yoralım. adsfkfsad. pazar günü olduğuna göre, büyükçene bir kahvaltı yapmamız gerekirdi, o da sıkıcı gelirdi be, ağır gelirdi bu genç bünyeye. güne kahvaltıyla başlama şartımız varsa, şöyle sahil kenarına bir kaç rus hatunla inip simit kemirmek de olabilirdi. heeeeeee olurdu sikeyim. yani daha bir pazar sabahı nasıl geçirilir onu bile bilemiyoruz, koskoca 13 eylül 2009 gününü düşüneceğiz. saçmalığa bak. bi kaç hüzünlü şarkı dinleyeyim, belki hayata tutunurum, acılarımla başbaşa kalırım, ne bileyim böyle birden çocukluk anılarım beynime üşüşür, okuldan falan kaçarım. heeeeee. bu da çok saçma. film mi koysak be? arkadaşları toplasak? ya da başka bir yerde toplansak? pes mi kursak? ayı mı siksek? ne yapsak? koskoca 13 eylül 2009!!!

ya ne kastırıyoruz şu yaşamak işini, şu sikimsonik saatler o işi bizim yerimize yapıyor, takvimler çok başarılı, ya ne kasıyoruz? bak sen daha 13 eylül'ü yaşayamadın be. ha "bügun geri kalan hayatının ilk günü" diye de afili bir laf var, ya sikeyim, daha ilk günden bocalıyorum ben, yarın nasıl daha iyi yaşayacağım?

bana ekmek, bana iş, bana aş vermeyin, bana balık tutmayı da öğretmeyin. ya şu biraları soğutun getirin, o bana yetiyor. ya hakkaten yetiyor, inanmıyorsunuz bazen ama yetiyor. size de plazalar, fakülteler, hüsamettin cindoruklar falan girsin, öyle mutlu olun.

11 Eylül 2009 Cuma

aşgından geberiyorum?[meşgul] sinirli...................................

everything is nothing to me, i couldn´t care less
a stern cold man is what i am, hard, relentless

dış dünyadayız. üç beş ve yedi kişi bebareriz. aradayız. bir arada değiliz, bir değiliz. kablolar kısa ve smslerden anlamıyorum galiba. yok sanmıyorum ki. ya dursana bir dakika....................

eeee yeter be. bu eşiğe geldik. kes artık diyeceğimiz eşikteyiz. sus artık dinlemek istemiyorum ama yea asfdajsfdasfd.

liar! killer! demon!
back to the river araf!

mehmet, ahmet, ayşe, ali
ağzına sıçayım senin dali.

tıs tıs tısısıısısı tıs tıs tısısısısııs dış dünyadayız sesimizi duyuruyoruz artık. mezür. glavuz ve diğeleri. emilez ola. take me homeeeeee. asfdjasfdajfds. kubarıyorsunuz kollarımda ve çok saçmasınız her daim. gözlerinize alışamıyorum bu akşam çok içiyorsunuz ve dünden kalma bir ambulans bekliyor sizi. almaya gelecekler litfen bekleyin.

neden bahsediyorsunuz siz?
hiçbir şeyi neden bu kadar uzatıyorsunuz?

i knew the moment had arrived
for killing the past and coming back to life

her şey tamam. her şeyi tamamladık. başlıyoruz. bu kez başladığımız şey bitecek. öyle yok, öyle olmaz beyninin içinde konuşmak. bak çok susuyorsunuz. bebekler şebek, anneler şebeke: avea çekemiyor aşkımızı asfjasdfasd. manhattan'dan çıktım yola, yolum düştü seattle'a.

ya bizim neden insanlığımız yok?
balina, aterina, kalamar, fok.

kaside, gazel, methiye, malumat
dinden imandan çıkmış bat dünya bat!

kafamda bir yazı var, bir türlü çıkmıyor. çıkartmaya uğraşıyorum, çıkartmalarını bile yaptım, çok satacağız, fekaaaaaat?

öyle bir yazı olacak ki sadece notalar olacak, piyanist olacak, piyanistin kendinden geçişi olacak, fakat asla kimse piyanoya bakmayacak adsafjasfaj. saçma olacak ama kulağa yabancı geldiğinden, garip bir diyara alıp götürdüğünden kimse saçma diye elleşemeyecek. bakacaklar, anlamaya çalışamayacaklar, zekaları yetmeyecek. kelimelere olan hakimiyetleri yetersiz kalacak. anlamayacaklarını bile bile, anlatacağım, fakat anlamamış olmaktan da büyük zevk alacaklar. büyülenecekler. sihire inanacak kadar aptal olacaklar.

peki neden yazmıyorsunuz?
isa'nın suçu var, o çok suçsuz.

ben büyük adamım. büyük adam olmasam büyüklüğe öykünmem. birkaçınızın algılarına yakalandım o kadar, hepinizin algısının dışında yaşıyorum. büyük adam olmasam kardeşim derdiniz bana, bana saygı duyardanız, aşk beslerdeniz. bakın ben büyük adam olduğumdan bana karşı nötrsünüz, hakkımda görüş belirtemeyeceğiniz kadar büyüledim sizi. mimledim. ağzınızı yüzünüzü yonttum, sizleri hayvanlaştırdım. ya bakmayın öyle bana? bana bakmayın.

matah bir şey değil yaşıyor olmak
füzeler geçiyor gırtlağınızdan çok ak!

şeytana kibrit uzatan benim, ateşlere sebep benim. dj marx, camus, livaneli, ceza ve diğerleri, rap içinde rap, köle içinde kul benim. kuldan kullanmak, köleden kölermek. yani? yani?

hepimiz ergenliğe geri dönüyoruz
toplanın rap yapıyoruz, kendimize tapıyoruz

ben yüce callahan, annenize nallıhan
rap yapıyorum, rap yapıyorum, lan!

10 Eylül 2009 Perşembe

Tanrı'nın insana yapacağı en zor sınav nedir?

Oruçluyken,ki daha henüz niyetlenmişken,canının en çok istediği şeyin bira olması!

9 Eylül 2009 Çarşamba


İstanbul'a açık mektup 5

Duyduğum kadarıyla yine serseri gözyaşlarını salmışsın yorgun bedeninin üzerine...Ummanında boğmuşsun sana aşık ruhları...

Off devam edemiciim.

babel filmindeki japon zırtlanlar



yüzünden ömür billah cinsellikten tiksinmiş bulunmaktayım. Sakın yanaşmaya kalkmayın.Ağzınızı yüzünüzü kırarım.

8 Eylül 2009 Salı

klasizmde yatmanın önemi

tespit yazısı



Benim hippi olduğunu düşünen arkadaşlarım var. Kendileri son derece gerçekler.Sen,ben gibi nefes alıyorlar,onlar da et yiyorlar,sevgilileri falan var.

Ama bir taraftan da nasıl bir kafa yaşadıklarına akıl sır erdiremediğim kişiler bunlar. 21. yüzyılda hippi mi olunur anasını satıyım ya.Bu nasıl bi aymazlık? Ne türden bir görmezden gelme çabası? İlahi çocuklar. Çiçek çocuklar.

Sokaklarda falan yaşıyorsunuz. Peşinizde her daim zabıta.Seyyar satıcı oluyorsunuz zaman zaman. Konur Sokak'ı işgal etmişsiniz. Santurlarınızla,sipsilerinizle ordasınız. Doğal rastalarınız var.Bak bi bu güzel ha sizinle ilgili. Orda "sokak sanatçılığı" yapıyorsunuz. Soranlara da meditasyon müziği yapıyoruz diyorsunuz. Çok dertli sigara içiyorsunuz.

Ben bütün bu olan biteni izlerken,acaba içlerinde hiç mi kariyer yapma isteği yok,olmadı mı diye düşünüyorum.

evet


"I've known you since you were a twenty, and i was twenty,
and thought that some years from now
a purple little little lady will be perfect
for dirty old and useless clown"

İşte böylesin.Aynı da böyle bi tipsin.Soytarı,rezil herif seni.İşinin gücünün,dininin imanının para olduğunu görmek için şu karikatüre bakmak bile yeterli.Bir de o dirty,old and useless haline yanmadan yirmilik morlu kızların peşindesin.Leş herif!
Benim radyom da komple: teyppikapradyodikişmakinesielektrikütüsü bir arada. Titreşim olmasın diye altına iki metre betondöktürdüm, alt kat tecrit yaptırdım. Bir mikrofona altı yüz dolar verdim. Bir anten yaptırdım: komşular, çatının üstüne bir kat çıkıldı sanmışlar. Plaklar çizilmesin diye günde üç kere üstlerini süpürüyor karım. Ayrıca bir filmçekmemakinemiz var. Almanya'dan bir sigara kutusu getirdim: kapağını açınca Beethoven'in Dokuzuncu Senfonisi çalıyor sonuna kadar. Evet, aletle övünmek diyor Turgut buna. "Bir vidasını bile siz yapmadınız, bu kadar gururlanmaya ne hakkınız var?" diye tepiniyor. Onun teypi küçük model galiba. Sesi iyi çıkmıyor değil mi? Ben de aynı fikirdeyim.

sayfa 338, asfdjdasf.

7 Eylül 2009 Pazartesi

dayımın kitap projesine neden engel olmaya kalktım?

geçen dayımla içkileri fondiplerken, dayımın thomas more gibi bir ütopya yazacağını, kafasında her şeyi yazdığını kendine bir dizgici, bir imlacı, bir klavyeci ve de kitabı güzel bir sona bağlayacak muhabbeti hoş bir insan lazım olduğunu söyledi.

kederlendim.

dayımın kafasını karıştırmaya çalıştım. alev alatlı denemişti dayıcığım, olmaz o iş, alev bile ortaya bi şey koyamadı sen nasıl koyacaksın diye verdim ayarı. hayatında okuduğun tek kitap unabomber dayı dedim, kaczynski gibi yanlış yapmayasın, kendine gelesin dedim.

sinirlendim. baktım eleman bu yaşta kitap yazmayı, insanların akıllarına kazınmayı falan tahayyül ediyor, ben ne yapıyorum? ben ne yapıyorum? ya hakkaten ben ne yapıyorum?

yarın bi kitap yazıp yayınlıyorum, iki saatte yazarım gibi geliyor.

bizim o kadar paramız mı var oğul?

geçen adidas yandan çizgili şort almak için validenin eteğine yapıştım, dedi hayat sana güzel, biz fakiriz ve de baban zamanında shp'nin ilçe teşkilatı başkanıydı olm dedi. görüyorsun ki, bizim o kadar paramız yok, yalnız hayvarla yaşanmaz oğluşum falan diyor. lan dedim yürü git, shp'li babadan, parasının olduğuna bir türlü ikna olmayan bir anneden doğma bir insanım, ya ben ne yapayım?
tamam vazgeçtim dünya nimetlerinden, tibet'e rahip olayım, dalyanlara gölge olayım.

işte o dünya nimeti:

kız kardeşimin sevgilisinden ayrıldığını nasıl anlıyorum?

asdfjasdjsad "abi üçboyutlusinemaya gidelim mi?" diyor. yoksa akıllı uslu bir insan neden üç boyutlu sinemaya gider, hem de abisiyle? cnbc-e'de üç boyutlu yayın yapıyormuş, bakın bunu bir düşünelim, deneyelim.

6 Eylül 2009 Pazar

oha eylül olmuş. haber vermiyorsunuz ki eylül olduğunu bilelim. başlangıçlar ayı eylül, eylül bir kız ismi asdfajsf, beylül asdfaf.

eylül olmuş hiç çaktırmıyorsunuz, şimdi giyeceğiz kalemleri defterleri, okula yardıracağız. okula gideceğiz heyoo.

ama eylül olmuş söylemiyorsunuz, yarın bir gün ararsınız "gelsene" diye. gelmezsem bilin ki ben daha eylüle girmedim. gelirsem de aralık getiririm yanımda, az biraz da kasım, az biraz adsafdjsafa cezmi ersöz, az biraz bira. piçler.

//bazen eylül oluyor, şemsiye satın alıyorsunuz hemen. evet yağmur kaçakları sizi asdfajs//

yalınız ben ne leş bir insan oldum ya, gidip banliyö treninden bir sersericesine sarkayım. çekirdek biriktireyim avuçlarımda.

bi zahmet ayılayım artık, bi zahmet beynime kan gitsin, bi zahmet. öff sikeyim.

homofobia



İddia ediyorum ki dostlar Cem Adrian eşcinseldir. Peki neden böyle bir şeyi iddia etme gereği duyuyorum.Şerefsiz miyim ben?Yoksa homofobik miyim?

İkisine de evet anlamında başınızı salladığınızı biliyorum piçler! Kimseyi kendiniz gibi sanmayın lütfen.

Neyse,bu kanıya nerden mi vardım? Çünkü aşağıya yüklediğim şarkıyı bir erkeğin yazması imkansız dostlarım. Saçmalama falan da demeyin hiç. Öyle işte. Bir kadını bir erkek böylesine duyarak anlatamaz.

Ayrıca Cem Adrian'ın o binbir çeşit,renk-ahenk sesi keşfedilmeden önce bir kafede falcılık yaptığını,bu sıralarda da Fazıl Say tarafından keşfedildiğini biliyor muydunuz? Falcılık bana öyle pek erkeklerin yapacağı türden iş değilmiş gibi görünüyor.Vallahi bilmem.Ben diyenlerin yalancısıyım.

Sakın her haltı anladığınız gibi bunu da yanlış anlamayın lütfen.Ben sadece bir tespit yaptığımı sanarak bunu sizinle paylaşmak istedim.Mucuxx

Bana Ozel - CEM ADRIAN

4 Eylül 2009 Cuma

şiirsel



karlar altında sığınacak bir liman arar zavallı yüreciğim
halbuki ne liman var ortada sığınacak,ne de kafamı sokacak delik
ey ya ha yarabbi vardır bunda da bir hayır
söyleriz betüşle hakkımızda dinimiz amin

ne ağıtlar yaktım ne torpiller buldum yoktur çaresi derdimin
İstanbul'da sokakta kaldım ulan daha ben ne diyim
ey ya ha yarabbi vardır bunda da bir hayır
söyleriz betüşle hakkımızda dinimiz amin

3 Eylül 2009 Perşembe

ankete katılmıyorum

ama bir katılma isteğim var. o da şuna: asdfasdfjasfdas.

ankeeeet

Evet,yeni anketimizi çok sevdiğinizi biliyorum sevgili televizyon duayenleri. Aptal kutuları.Kafanız da aynı o kutulara benziyor lan.

Neyse,seçeneklerdeki dizilerin üçünde de başrolde Nejat İşler olduğunu elbette biliyorum.Ve size tek bir cevap verebilirim.Ya ne olacağıdı? ;)

2 Eylül 2009 Çarşamba

küçük kadınlar'dan mesleğimize yönelik eleştiri

dün akşam yeni bölümüyle yüreklerimizi hoplatan ve sezona süper bir başlangıç yapan küçük kadınlar dizisi, mesleğimizin çakallıklarına eğilerek toplumsal duyarlığını kanıtlamıştır. elif öldükten sonra ailenin yeni reisi olan armağan (a.k.a armi), asdfjfasfas, bir eczanede işe başlar. armi meraklıdır, eczanenin tozunu falan alır asdfjdasajsf. toz alırken eczacı diploması gözüne ilişir ve meraklı armi, "eşinizin mi bu diploma?" diye sorar. tabii ki diploma eczane sahibinin eşinin değildir, kiralanmıştır. diploma sahibi bu arada diplomaya zam yapmak istemektedir. yanisi eczacımız aç gözlüdür, tedirgin olan şerefsiz hayvan eşşoğlu eczane işleticisi arkadaş diplomanın sahibine (ist. eczacılıktan mezun adsfasaf) gereken miktarı sike sike ödemek zorunda olduğunu, yoksa diplomanın elinden alınmasıyla kabak gibi ortada kalacağını ortak iş yaptığı elemana söyler.

[buraya kadar ilaç işinde dönen pislikler çogüzel anlatılmaktadır.]


ve armağan ilaç kaçakçılığının yapıldığı merkeze, yani diyarbakır'a gönderilmeye ikna edilir. gecede 250 lira alacaktır, adsfjasjfas, düşünün nasıl bir para dönüyor bu işte yeaa. falan. armi hanım kabul eder tabii ki, mecburdur bu alengirli işleri yapmaya, para kazanması gerekiyordur.

türk televizyon tarihinde bir dönüm noktasıydı bence, mesleğini kötüye kullanan eczacıları da sonunda dize getirmek kanal d'ye düşmüştür. asdjfsadfjd doğan medya grubu, eczacılara da haddini bildirmiştir elbet. ne iş?

1 Eylül 2009 Salı

tamam

takılıyoruz ya hani böyle, aklımıza geleni yazıyoruz, o an için yazılabilecek en güzel şeyi yazdığımızı düşünüyoruz ve adeta hedonistçe anın tadını çıkarıyoruz. bazen bakıyorum bunu yadırgayanlar, ayıplayanlar oluyor. hangi bazen diyeceksin? 

bu facebook şeysinde, bikaç yorum yapayım dedim. o an yapılabilecek en güzel yorumu yaptım bi fotografa. fakat, yorumladıktan sonra karşı tarafın "çok saollllll canımsssss" demediğine, ya da "ehehehe çok komik" yazmamasına biraz gerildim. e haliyle duvara yazıyoruz ama duvara konuşmuyoruz. 

ertesi gün okulda şöyle bi muhabbet olduydu "bi daha öyle şeyler yazma". eleman içerlemiş yaptığım yoruma, dokunmuş adama. dedim eyvellah. bundan sonra size esprili yorum yok, bundan sonra size insanın içini bir hoş eden kelime oyunlu yorumlar da yok dedim. tribimi koydum. baktım eleman "ya abi herkes bakıyo sonuçta oraya" diyor. "ekmeğime taş koyma" diyor. "karizmayı çizme" diyor. ben de "tamam" deyip, sayfayı kapattım. 

kıssadan hisse internet geyiğine alışmamış adamla, sanalla gerçeği ayıramayan adamla işin olmayacak afsdfsafa. adam hala ordan garı düşürürüm, iş çıkarırım derdinde. 

neyse lan bu çok içime oturmuştu, paylaşayım dedim. konuşarak atlatayım dedim asajfjas. çocuk gibi azarlanmıştım nerdeyse dostlarım. ah kalbim sıkışıyore.