epigraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
epigraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2009 Pazartesi

rimbaud x rimbaud


Rimbaud'yla Verlaine'in yaşadığı ev, londra

9 eylül 1872, şairlerimiz, verlaine'in deyimiyle, tahta kurusu gibi kasık, yayvan ve kara londra'dalar. kara yüzlü küçük evler, yer yer gotik ve venedik mimarisine göre yapılmış yüksek ve yuvarlak duvarlar. akşam sisinin puslandırdığı gaz lambaları altında şapkalı kızlar, elleri iskelet ellerini andıran, seyrek sakallı, solgun yüzlü işçiler...

önce, fransan'dan kaçıp ingiltere'ye sığınan komün devrimcilerini bulurlar: lissagaray, eugene vermeesch, jules andieux, felix regamey gibi. verlaine'le yaşıt, ozanın eski arkadaşı felix resimli londra haberleri'nde çalışıyor, ressam ve desinatör. vermeesch hollandalı öğretmen bir hatun bulmuş, evlenecek. howland sokağı'nda oturuyor. camille barrere bir ingiliz gibi giyinmiş, ama damarlarında fransız kanının dolaştığını unutmuyor, sığınmacı soydaşlarına yardıma çalışıyor. iki ozan ressam felix regamey'nin longham sokağı'ndaki atölyesindeler. rimbaud hemen bir tabureye ilişiyor. başında kocaman, silindir bir şapka. üstünde, içinde kaybolduğu bol giysiler. yorgun olduğu belli, başı önüne düşüyor birden, uyuyor. soruyor felix:
"kim bu küçük, paul?"
"bu mu? büyük bir çocuk-şair."

eski günler anılıyor. fransa'dan son haberleri veriyor verlaine. sıra yerleşme sorununa geliyor. kolayı var, vermeesch evlenmek üzere, onun oturduğu yere taşınabilirler.

londra kazan verlaine ve rimbaud kepçe. times kıyıları, doklar, kenar mahalleler, hyde-park, city, ulusal galeri, konferanslar, sergiler... ve bütün meyhaneler, biraevleri, fransız kafeleri, sablonniere, provence... polisin gözü öteki sığınmacılara katılan bu bu "garip çift"in üstünde.

londra'yla birlikte rimbaud'nun şiir görüşünde de köklü bir değişim olur. dizeye veda edip şiirlerini tümcelerle yazar. adı da ingilizce olan illluminations londra yolculuğunun ürünü.

bir süre sonra rimbaud ve verlaine arasında kavgalar başlar ve bu kavgalar giderek çekilmez hal alınca verlaine rimbaud'yu terk edip brüksel'e gelir, liegeois oteli'ne yerleşir. birer mektup yazıp annesini, karısı mathilde'i çağırır. bayan elisa hemen oğlunun yanına koşar. karısından aldığı yanıt: "bu saçmalıklara son ver, beni ancak rüyanda görürsün."

verlaine'in 8 haziran tarihli çağrısı üzerine rimbaud da londra'dan ayrılarak brüksel yolunu tutar.
tartışmalar, kavgalar yeniden alevlenir. verlaine brüksel'de kalmak, rimbaud ille de paris'e dönmek istiyordur. iki ozan grand place'daki bir biraevinde kafayı iyice bulurlar. tartışma otelde de sürer: "giderim", "gidemezsin!" verlaine, kapıyı kilitler, üç metre ötede, rimbaud'nun tam karşısında oturur. sonra tabancasını çıkarır: "paris'e gitmek istiyorsun ha, nasıl gidilir, dur sana öğreteyim" deyip iki el ateş eder. birinci kurşun rimbaud'yu bileğinden yaralar, ikincisi isabet etmez.
verlaine belçika'da hapse atılır, rimbaud roche köyündeki küçük çiftliklerine döner. bir ambara kapanıp, Cehennemde Bir Mevsim'i yazar. giderini ödeyerek brüksel'deki Poot Yayınevi'nde kitabını bastırır. bir kısmını alıp paris'e gelir, sanatçılara, şairlere, eleştirmenlere verir. yanıt: düşmanca bir sessizlik. yazın dünyası sağır, dilsiz, duyarsız. sessizliği sessizlikle yanıtlar. bastırdığı kitapları bile yayınevinden almaz. şiiri de, ülkesini de bırakıp afrika'ya gider.



Gehenna


Valley of Gehenna




'cehennem dedikleri aslında neresi, biliyor musun?' dedi dayım, 'cehennem, aslında bir çöplüğün adı. kudüs yakınlarında hennem veya hinnom isimli bir vadi vardır, işte orası. peki sen kudüs neresi biliyor musun?''

'...bu şehrin dışında, buralarda hennem veya hinnom isimli bir vadi vardır. eski zamanlarda kudüs şehrinin çöplerini bu vadiye dökerlermiş. çöpler yığılır, temizlenmezse ne olur? düşün bir, ne olur?'

'mikrop saçar' dedim, 'aferin sana!' dedi dayım. 'hennem çöplüğüne fareler dadanmış, veba salgını çıkmış. veba mikrobunu biliyorsun fareler taşır. kudüs belediyesi salgını durdurmak için hennem çöplüğünü ateşe vermiş. vebadan ölenlerin cesetlerini de o ateşe atmışlar ki, mikroplar da ölsün. çok büyük bir yangınmış ama fareler çöplüğe yanaşamasınlar diye ateşi bir daha hiç söndürmemişler. senin anlayacağın, hennem vadisi tarihe insanların öldükten sonra gittikleri, içinde ateş yanan bir yer olarak geçmiş. şimdi, 'ca' arapça'da yer, mekan, mevki demektir. ca hinnom veya ca hennem, hennem yeri manasındadır. senin uykularını kaçıran 'cehennem' işte bu! anladın mı şimdi?'

sf.222-223.

yüzeysel olacağım için nietzsche'ye koştum

"sanatın fonksiyonu mitleri parçalayıp, imajlar, semboller ve metaforlarla fenomenal olanı yeniden şekillendirmek, böylelikle de onun varlığını arttırıp, onaylanmasını sağlamaktır. oluşun deneyimlenmesinde sanata biçmiş olduğu bu değerden ötürü nietzche, hakikat, bilgi, ahlak benzeri her şeyi estetik bir fenomen olarak görür. aynı şekilde düşünce de estetik kılınıp, dans eder, kahkahalar atar ve neşeyle coşar hale getirilmelidir. zira, değişmenin ardında değişmeyen birtakım hakikatlere ulaşma çabasındaki metafiziksel düşünceden farklı olarak, yüzeysel olanla sürekli bir irtibat halinde olan sanat sayesinde insan, yüzeyin altında olduğu düşünülen yanıltıcı hakikat fikrinden vazgeçerek, yüzeyde durmanın hakikatini öğrenir. yüzeyselliğin temel karekteristiği ise, onun yorum çokluğuna izin vermesinden ötürü, teorik bir temel üzerine inşa edilmiş olan söylemleri dışarıda bırakmasıdır."


şimdi sakin olacağız. fiiliyatsız geceler dilerim elbet.

az gelişmiş aşklar ülkesi


tutunamayanlar'dan

az gelişmiş aşklar ülkesi olarak dünya milletleri arasında ön sıraları işgal ediyoruz. birleşmiş milletler istatiklerine göre ancak nijerya ve gana bizden daha az gelişmiş. aşık olma oranı yüz binde kırk iki. beş yıllık plan yüzde yüz gerçekleştiği takdirde bu oran bin dokuz yüz seksende yüz binde seksen altı olacak. gene yeterli değil. planlama örgütünde herkes evli olduğu için, meselenin üzerinde pek durmuyorlar. beş yıllık planın uygulanmasına geçeli bizim sınıftan güner aşık oldu. o da bir bar artistine. cinsi aşk olduğu için sayılmadı. aşkta geriyiz de başka şeylerde ileri miyiz sanki? yalnız trafik kazalarında birinciyiz. buyrun bakalım. binde dört onda iki. gururumuza dokunuyor. selim kadar olamıyoruz. ayrıca, büyük şehirlerde bir bakıma yüksek görünen bu oran, köylere doğru gidildikçe azalıyor. milli gelir dağılımı gibi, aşk sağlığı enstitüsünün bültenine göre, bir yıl içinde sadece on iki bin yedi yüz on altı muhallebicide buluşma, yedi bin sekiz durakta buluşma (bunun bin sekiz yüz yirmi beşi gerçekleşmemiş), bin dört yüz altmış iki çeşitli açık yer gezintisi (parklar, kırlar, adalar v.s) ve yalnız altı yüz on iki sinema locası olayı tespit edilmiş. buna gizli aşkları da ekleyin (bültende selim'in adına rastlanmadığı için, bunu gizli aşk olayları olayları arasında düşünebiliriz.) gizli aşk sayısının da, ihtimal hesaplara göre dört bin altı yüz kadar olduğu tahmin ediliyor. emniyet genel müdürlüğünün tespit ettiğine göre de (yuvarlak olaraka) yüz yirmi altı bin sekiz yüz bakıp da iç geçirme, kırk dört bin otobüs ya da dolmuşta hafifçe temas, dört bin iki yüz peşinden gidip de vazgeçme, sekiz yüz elli eve kadar izleme ve on beş bin yediz yüz uzaktan aşık olma ve sadece (bu sayı kesin) sekiz yüz on dört ümitsiz aşk olayı kaydedilmiş. bu arada, park bekçileri, seksen iki bin kadar düdük çalarak, tabanca çekerek ve benzeri tehditlerle korkutmuş. parklar, bahçeler ve kırlar genel müdürlüğüne göre de, altmış bin papatya sevgi falı için koparılmış ve aşıkların üzerinde uzandığı yirmi sekiz bin metrekarelik bir sahanın çimleri ezilmiş. tahmini zarar, yarım milyon lira civarıda. uzun lafın kısası, nefen alışın bile izleniyor selim..." sf. 450-451