high hopes: insanlar güvenimi boşuna çıkardı. düşün en güvendiğim insan babam, canı sıkıldıkça anneme halleniyor.
the unforgiven: devam et.
high hopes: kazanmak için daha ne kadar kaybedeceğim?
the unforgiven: parsa toplamaya devam, ha?
high hopes: benim dasein'im kaydı, ondan böyle italiğim.
the unforgiven: bana olan "konuşabilmek esaslı" güvenini ne zaman kaybedeceksin? o zamanın gelmesi için sabır-sızlanıyorum. 'yılmaz odabaşı tarzı kelime tahribatı'
high hopes: beni ziyadesiyle yanlış değerlendiriyorsun.
the unforgiven: seni değer-lendirmiyorum, artı değerinle zerre ilgim olmadı. o halde?
[izlanda yöresinden iç burkan bir şarkı ile sahne uzaklığa uzaklaşmakla devam eder]
the unforgiven: ya her şey neden bir acıma hissine kurban gidiyor? "bana vurunuz çünkü ben suçluyum"dan öte, "ben suçu başkasında buluyorum ama bana vurun" ne demek? what ne demek? lütfen, kimse artık, bak hiç kimse artık kitaplara mistik bir kafa karışıklığı ile kendini bulmak için yönelmesin. yanlış olan-giden; fantazmatik hüznünüze payandalar arama çabanız.
[balkan müziği melodileri ile süslenmiş fransız şarkısıyla, ecco homo'nun duyarlığını bit pazarında satmasıyla devam eden bulanık ile rasyonel arasında, varlık sorgulamasını içeren sahne]
analizasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
analizasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
16 Ekim 2009 Cuma
24 Temmuz 2009 Cuma


99-2000 diyalogları:
-biz üç adam olarak sana unutamayacağın bir sene hazırladık. senaryoyu okumak ister misin?
-bakayım hocam.
-beğendin mi?
-hmm güzel. yüzüme tükürüyorsunuz sebepsiz yere ibret olsun diye diğer çocuklara. siz de annemi aramam gerektiğini söylüyorum yardımcı olmuyorsunuz. özlemek iyidir diyorsunuz, ahmed arif'ten bir dörtlük okuyorsunuz. sizin de fermuarınız açık kalıyor, ben sizi yanıma çağırıyorum uyarıyorum. siz bana kızıyorsunuz. çok saçma bu senaryo. tutmaz.
-evladım senaryo kelebek etkisi filminden yola çıkılarak hazırlandı. bak şimdi ahmed arif senin bilinçaltına özlemek olarak kodlandı, eğer memur arkadaş anneni aramana izin verseydi ahmed arif ile özlemek arasında bir bağlantı olmayacaktı.
-peki neden yüzüme tükürüyorsunuz? o çok saçma.
-bunun da açıklaması şöyle, haksızlığa uğradığını düşünmek için bir bahanen olsun istedim. soytarılık yapanları böyle cezalandırıyoruz, kimse bir daha soytarılık yapmıyor.
-capital punishment uygulaması gibi.
-sen zeki bir öğrencisin, bunlar pedogojiyle ilgili ufak çaplı insanileştirme uygulamaları.
-saçlarımı kazıtıyorsunuz ilerleyen bölümlerde, üstelik saçlarımı kesen herif beni dövüyor. neden? adsafjfdsja bu ne şimdi?
-insanileştirmenin bir parçası. gelecekte uzun süre saçların uzun gezeceksin, saçlarına özen göstereceksin. bunu da geçmişteki bu sebebe bağlayacaksın.
-siz hakikaten nedenselliğe kaptırmışsınız kendinizi.
-senin arızalı bir insan olmamanı istiyoruz. seni düşünmeye, okumaya, bu bok çukurundan, daha bir çok bok çukurunda uzaklaştırmaya yeter sebepler yaratmaya çalışıyoruz. biz senin çocukluğunun karabasanları olabiliriz, fekat geleceğinin aydınlık yüzleriyiz.
-bu nasıl bir siyaset? şu an size inanmaya başlıyorum. isyankarlığım geçiyor.
-her zaman işe yarar afajsdfafadffas.
-asfdjasfjasd çok saçmasınız.
-camus?
-ters soru işareti?
-tamam git.
1 Haziran 2009 Pazartesi
peşinde sapık var dikkat et
amcaoğlundan aldığım mesaj asafdadsjfsa. ısparta'dan bir adam beni takip ediyormuş, ısparta'dan istanbul'a gelmiş. facebook'tan falan bana hayranlığını, sevgisini dile getirmiş hay sikeyim. şimdi resme bakınca, adam beni bulsa, böyle bir durum.....1 adjsadfas. dur ben biraz kendime geleyim. adamın adı mehmet. en azından içinde meme var.
30 Mayıs 2009 Cumartesi
geçen bunları düşünürken uyudum
bencileyin inekleri kesmesinler. süt: rejim sorunudur. koyunları kompresörle şişirmesinler. şişme koyun: cinselliğin sorunumudur? peder hiç saçlarımı kazıtmadı. bundandır gürlerim, koyun melerim. yıldırım bayezid, tramvayların önünü kesebilir. cilalı taş devrinden beri taksiciler: rejim sorunsalıdır. a-hayret, cima recmsiz kalmış. zina: recm sorunumudurbumudur. zenon biraderim, sen hiçbir yere varamazsın! cevapların yanlış olduğu bir matematik: sınav sorunu mudur? annen o senin.
asfdasjfaj demokrasi taydır, jaketatay değil. misk kokan hacılar: recm sorunu mudur? mu mudur mu değil midir? cilalı taş devrinden beri konu-
şuyor olmak benim sorunumumudurnu!

27 Mayıs 2009 Çarşamba
olağandışı hiçbir şey
faroe takımadalarının sakallarının uzadığını düşünün. ellerinin içine alkol baskı yapsın bu adamların. birden eğilsinler kendi dizlerine, pis pis gülsünler bıyık altından. bunlar olsun. olmaması için fenolftaleinin ekivalans noktasında renk değiştirmesinin gözlenmesi gerekmiyor herhalde. bakıyorum pembeleşti yanaklarınız.
herhalde birtakım insanlar analjezik çamaşır suyu içmiyor değil. ya da kunillerin sahilleri parseleyen öpüşmeleri yüzlerinde şaşkınlık yaratıyor, onu maskelemeye, hoşgörülü takılmaya çabalıyor değiller :O
birtakım insanların götleri var bence. olmasa olmaz ya. her şeyi götlerinin sağ lobundan çıkardıklarını iddia edebilirler. ne bileyim onların yüzlerindeki götelek ifadenin koordine beyin semptonlarına neden olduğunu söylemem gerekmiyor değil mi? o birtakım insanlar benim annemi sever. onların anneleri seksi olmadığından sevmiyorum.
birtakım insanların da ayakları var. yürüyorlar. google earth bilincine sahipler. gittikleri yer önceden reserve, sıçtıkları yer de önceden steril. çok rahat adamlar bence ama kasıkları yürümekten gelişmiş değil, pompalamak falan onların işi. biz de hikaye dinleyen zavallı copypaste insanlarız. olm ne çok anlattın, ne çok dinledik senin freş zamanlarını?
birtakım insanlar güzel yerlerde güzel pozlar vermekle meşgul. çok eğlendikleri gerçeğini yadsımıyorum, fakat eğlendiklerini digital hale getirdiklerinde hiç de eğleniyor görünmüyorlar. zoraki bir gülümsemeleri var. arkada bira yorumlayan adam daha mutlu sanki. farkında değiller ama biraz mallık var bünyelerinde. taze mal.
onlar birtakım. ama sevilmelerini gerekiyor. sevmiyor değilim. seviyor da değilim. müze kartım var, her yere beleş girebiliyorum ama onlar girsin istemiyorum. onların girdikleri yer hak yeri değil. onlar ağzıma burnuma okülerime falan giriyorlar. ben ellerime yapışan ellerimi, alkolle temizleme derdindeyim. birtakım insanlar yapış yapış.
fekat her şey? asfdjafjajfds eşşeğin sönük haldeki siki.
herhalde birtakım insanlar analjezik çamaşır suyu içmiyor değil. ya da kunillerin sahilleri parseleyen öpüşmeleri yüzlerinde şaşkınlık yaratıyor, onu maskelemeye, hoşgörülü takılmaya çabalıyor değiller :O
birtakım insanların götleri var bence. olmasa olmaz ya. her şeyi götlerinin sağ lobundan çıkardıklarını iddia edebilirler. ne bileyim onların yüzlerindeki götelek ifadenin koordine beyin semptonlarına neden olduğunu söylemem gerekmiyor değil mi? o birtakım insanlar benim annemi sever. onların anneleri seksi olmadığından sevmiyorum.
birtakım insanların da ayakları var. yürüyorlar. google earth bilincine sahipler. gittikleri yer önceden reserve, sıçtıkları yer de önceden steril. çok rahat adamlar bence ama kasıkları yürümekten gelişmiş değil, pompalamak falan onların işi. biz de hikaye dinleyen zavallı copypaste insanlarız. olm ne çok anlattın, ne çok dinledik senin freş zamanlarını?
birtakım insanlar güzel yerlerde güzel pozlar vermekle meşgul. çok eğlendikleri gerçeğini yadsımıyorum, fakat eğlendiklerini digital hale getirdiklerinde hiç de eğleniyor görünmüyorlar. zoraki bir gülümsemeleri var. arkada bira yorumlayan adam daha mutlu sanki. farkında değiller ama biraz mallık var bünyelerinde. taze mal.
onlar birtakım. ama sevilmelerini gerekiyor. sevmiyor değilim. seviyor da değilim. müze kartım var, her yere beleş girebiliyorum ama onlar girsin istemiyorum. onların girdikleri yer hak yeri değil. onlar ağzıma burnuma okülerime falan giriyorlar. ben ellerime yapışan ellerimi, alkolle temizleme derdindeyim. birtakım insanlar yapış yapış.
fekat her şey? asfdjafjajfds eşşeğin sönük haldeki siki.
Mayonez:
analizasyon,
faroe,
fenolftalein
25 Mayıs 2009 Pazartesi
taksim taksim
nasıl gitsem, nereden başlasam,
taksim taksim
içki, biraz içki, bütün isteğim içki.
biraz patates, biraz küskü, bütün isteğim buydu,
taksim taksim
nasıl gitsem, nereden başlasam,
kaç kişiydik o zaman? bak, kaç kişi kaldı şimdi
taksim taksim
bir zamanlar sarhoş olmuştum, ama şimdi, sarhoştum hatırlamıyorum
taksim taksim
içki, biraz içki,, bütün isteğim içki.
biraz patates, biraz küskü, bütün isteğim buydu,
taksim taksim
bir zamanlar sarhoş olmuştum, ama şimdi, sarhoştum hatırlamıyorum
taksim taksim
taksim taksim
içki, biraz içki, bütün isteğim içki.
biraz patates, biraz küskü, bütün isteğim buydu,
taksim taksim
nasıl gitsem, nereden başlasam,
kaç kişiydik o zaman? bak, kaç kişi kaldı şimdi
taksim taksim
bir zamanlar sarhoş olmuştum, ama şimdi, sarhoştum hatırlamıyorum
taksim taksim
içki, biraz içki,, bütün isteğim içki.
biraz patates, biraz küskü, bütün isteğim buydu,
taksim taksim
bir zamanlar sarhoş olmuştum, ama şimdi, sarhoştum hatırlamıyorum
taksim taksim
17 Mayıs 2009 Pazar
16 Mayıs 2009 Cumartesi
iyi ki altıparmaklı değil bazılarımız
1.
2.
3.
4.
5.
bunları kendime yediremiyorum. parmaklarını sayarak büyük kedilerin günlüğünden vecizlerle, bana gerçekleri açıklayanları, madde sırasını şaşırıp kaçta kaldığını hatırlamak için es verenleri, böyle darağacında üç fidan okurken soteye getirip camdan dışarı fırlatırım ara sıra. peder ne diyor? yavşatmayın perspektivizmi diyor. şöyle de maddeler var:
lateralus: 6,7,5,8,4,9,13,1,12,2,11,3,10. ahaha.
2.
3.
4.
5.
bunları kendime yediremiyorum. parmaklarını sayarak büyük kedilerin günlüğünden vecizlerle, bana gerçekleri açıklayanları, madde sırasını şaşırıp kaçta kaldığını hatırlamak için es verenleri, böyle darağacında üç fidan okurken soteye getirip camdan dışarı fırlatırım ara sıra. peder ne diyor? yavşatmayın perspektivizmi diyor. şöyle de maddeler var:
lateralus: 6,7,5,8,4,9,13,1,12,2,11,3,10. ahaha.
cannabis sativa revisited
meydandaki açıklığa bir heykel dikmeye karar veren adamları toplayıp sikeceksin. analyolların kenarlarına eksantrik ağaçlar dikerek plastik görüntü elde etmeye yeltenenleri pastörize edip, bozulmadan sikeceksin. bazı insanların estetik algısını, haşim'in merdivenlerinde katakülleye getirip asparagas seviştireceksin. algılarını seviştireceksin, böyle orgazmik sesler çıkararak komodinin üstündeki vazoyu sorgulayacaklar.
bunlar bir zaman sonra olacak, nedensiz. ve kimse "bu tabldot bu duvara yakıştı mı?" diye soru sormayacak. duvar nerde babasız?
bunlar bir zaman sonra olacak, nedensiz. ve kimse "bu tabldot bu duvara yakıştı mı?" diye soru sormayacak. duvar nerde babasız?
13 Mayıs 2009 Çarşamba
"yolcuların uyması gereken kurallar"
evet, böyle paylaşım gibiselleri sevmiyorum fakat bunu yapacağım. arıtma tesisinde unuttum böbreklerimi, rahatsızım ondan hep.
kurallar şöyle, okuyunca okumuş olacaksınız:
1. ön kapıdan binilip arka kapıdan inilmeli.
2. skip.
3. skip.
4. skip.
5. skip.
6. bayanlara öz anne ve kardeşiniz gibi davranılmalı.
özet:
türk toplumunun ahlak değerlerine uygun davranılmalıdır. siz bu ülke bu vatan için önemlisiniz.
anlamayanlar için özet çıkarmalarını takdir ettim.
kurallar şöyle, okuyunca okumuş olacaksınız:
1. ön kapıdan binilip arka kapıdan inilmeli.
2. skip.
3. skip.
4. skip.
5. skip.
6. bayanlara öz anne ve kardeşiniz gibi davranılmalı.
özet:
türk toplumunun ahlak değerlerine uygun davranılmalıdır. siz bu ülke bu vatan için önemlisiniz.
anlamayanlar için özet çıkarmalarını takdir ettim.
"buket? ahhh o buket t...."
işte, bir faciaya yol açacak lafı yapıştıyordum. ki lafı ağzımdam apo aldı. tam da "ahh o buket taştı heaa" diyecektim. apo, buketin başına gelenleri biliyor musun? diye sordu. ne olmuş lan dedim. buket trafik kazası geçirmiş, kocasıyla beraber tatile giderken.
gerisini dinlemek istemedim. dinleyemiyorum böyle hikayeleri. bir an taş buket imgelemim söndü, bir anda kıpkırmızı kesilmiş bilinçaltımın günah çıkarmalarını duyumsadım. "zavalı buket, ah buket, gencecik kız buket, hangi ara evlendin de çocuk bile yaptın buket" gibi düşünceler, beynimi sıyırıp geçti. apo gitti, ben de kendime geldim.
gerisini dinlemek istemedim. dinleyemiyorum böyle hikayeleri. bir an taş buket imgelemim söndü, bir anda kıpkırmızı kesilmiş bilinçaltımın günah çıkarmalarını duyumsadım. "zavalı buket, ah buket, gencecik kız buket, hangi ara evlendin de çocuk bile yaptın buket" gibi düşünceler, beynimi sıyırıp geçti. apo gitti, ben de kendime geldim.
dalirande
dasein düşüşe geçende, lisan çökende. parmanides ağlayanda, ha böyle ha şöyle. dünyayı ayraca alanlar aklımı kemiriyor. içinde bulunduğum şimdi'nin dışına bakış attığımda, uyukluyorum. depreşiyor bir şeyler, uyuklamak yine ertelemek demek oluyor. kendi literatürümde davranışlarımın kelime olarak karşılıkları, şimdi'nin dışındaki gözü yoruyor. sonlu sonsuzlukları, şu anda yaptığım işin, sonsuz sonlu defa evren yaşadıkça tekrar edileceğini bilmek bana 'özne'liğimi, 'öznel'liğimi sorgulatıyor. logos, logos oldukça karamsar filozoflar çıkış yolunu nihilizmde görüyor: benim çıkış yolumda payıma düşen sıradanlığın sıradışılığı- delirmek olacak. haha.
rhapsod'lar benim 'vurucu' sözlerimi insanların kulaklarına bilgece söylemeyeceklerine göre? görefest? şunu bile artık düşünmek istemiyorum; mutlu adam. bu bana yetmeyecek biliyorum, dünya bana yetmeyecek. neden koşuyorum ki 'sonsuz tekrarlanmış' olayların üzerine? bir kere de ben ezberime alsam, ne değişecek hayatımda? bu anda 'şimdi'ye dönsem, sonsuz kere tekrarlanacak 'şimdi'ler yarattığım için zihnime de küfürler yağdıracağım -ama sonsuz şimdilerden kazancım var elbet. dün yaptığımın, düne katkısı ne kadarsa, yarından söz açması da o kadar diye bir hadis vardır belki. hayır, olmasın istiyorum.
beni zamana, mekana, duygulanıma sonsuz kere fırlatmaktan geri durmayan, -uyuklarken bile- bu epistemolojiyi ben ne yapayım? kendi deliliğimi legalleştiren alanların olmasına da gerginim, beni uysallaştıran her 'sıcak kucağı' reddetmek niyetindeyim. huzuru sikeyim. şimdi'de sakat bir yan var, artık bunu gayet net görebiliyorum, şimdi yeterince özgür değil. ciltlenmiş, etiketlenmiş, sahiplenilmiş, mekana özelleştirilmiş, duygulara görecelenmiş - e ben böyle şimdi'yi ne yapayım? neresinde orjinallik? neresinde rasyonlar? şimdi hakkında akılyürütmek istemiyorum, aydınlanmacılar gibi aklımı ön plana alıp; bu böyleyse, şu şöyledir demekten sıkılıyorum. '-ise'nin şimdiye kerkinmelerini aklileştiren her aklının kölesini birbir sikeceğim. şimdi'nin bir omurgası olmamalı, olmamalı arkadaşım -ki o zaten sonsuz kere tekrarlanarak kafamızı sikecek. daha ne istiyorsun sen? neden her yeri aklileştiriyorsun? neden her şey akla uygun? 'şimdi' neden akıldan [ki akıl epistemoloji yığını, zerre yaratıcılığı yok] ayrı düşemiyor?
ha, ben delirmek diye buna diyorum. sen ne diyorsun? 'şimdi'ye uygun olmayan davranışlar silsilesi. bence, sen orjinaliteyi yoketmek derdindesin o kadar. senin sabah akşam a priori'lerini, dikotomi'lerini, totoloji'lerini, ayan beyan logos'unu sikeyim. - o zaman belki, delirmek üzerine daha 'akılsızca' çıkarımlar yapmazsın. pis yobaz seni.
rhapsod'lar benim 'vurucu' sözlerimi insanların kulaklarına bilgece söylemeyeceklerine göre? görefest? şunu bile artık düşünmek istemiyorum; mutlu adam. bu bana yetmeyecek biliyorum, dünya bana yetmeyecek. neden koşuyorum ki 'sonsuz tekrarlanmış' olayların üzerine? bir kere de ben ezberime alsam, ne değişecek hayatımda? bu anda 'şimdi'ye dönsem, sonsuz kere tekrarlanacak 'şimdi'ler yarattığım için zihnime de küfürler yağdıracağım -ama sonsuz şimdilerden kazancım var elbet. dün yaptığımın, düne katkısı ne kadarsa, yarından söz açması da o kadar diye bir hadis vardır belki. hayır, olmasın istiyorum.
beni zamana, mekana, duygulanıma sonsuz kere fırlatmaktan geri durmayan, -uyuklarken bile- bu epistemolojiyi ben ne yapayım? kendi deliliğimi legalleştiren alanların olmasına da gerginim, beni uysallaştıran her 'sıcak kucağı' reddetmek niyetindeyim. huzuru sikeyim. şimdi'de sakat bir yan var, artık bunu gayet net görebiliyorum, şimdi yeterince özgür değil. ciltlenmiş, etiketlenmiş, sahiplenilmiş, mekana özelleştirilmiş, duygulara görecelenmiş - e ben böyle şimdi'yi ne yapayım? neresinde orjinallik? neresinde rasyonlar? şimdi hakkında akılyürütmek istemiyorum, aydınlanmacılar gibi aklımı ön plana alıp; bu böyleyse, şu şöyledir demekten sıkılıyorum. '-ise'nin şimdiye kerkinmelerini aklileştiren her aklının kölesini birbir sikeceğim. şimdi'nin bir omurgası olmamalı, olmamalı arkadaşım -ki o zaten sonsuz kere tekrarlanarak kafamızı sikecek. daha ne istiyorsun sen? neden her yeri aklileştiriyorsun? neden her şey akla uygun? 'şimdi' neden akıldan [ki akıl epistemoloji yığını, zerre yaratıcılığı yok] ayrı düşemiyor?
ha, ben delirmek diye buna diyorum. sen ne diyorsun? 'şimdi'ye uygun olmayan davranışlar silsilesi. bence, sen orjinaliteyi yoketmek derdindesin o kadar. senin sabah akşam a priori'lerini, dikotomi'lerini, totoloji'lerini, ayan beyan logos'unu sikeyim. - o zaman belki, delirmek üzerine daha 'akılsızca' çıkarımlar yapmazsın. pis yobaz seni.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)