hesaplamalar var. parmak hesabı ay sonunu getirmekte en ilkel metod. olasılık hesabı, umut fakirin ekmeği olduğu günden beri geçerli bir yöntem. en çok kullanılanı da, daha kötüsü olamaz yöntemi. paralel kenar yöntemi de var, o biraz karmaşık, bazılarınız anlayamayacağı için onu yazmıyorum; anlayan mutlu azınlıkla ilgili değilim. bu da böyle bir düşüncemdir, paragrafın bütünlüğünden koptum şu anda, fakat ne kadar kopabilirim ki? ne kadar kötü bir yazı ortaya koyabilirim? bakıyorum, hanginiz "üfff aga boş işler, uyu biraz adsajfjasfdj" diyerek okumayı kesti, ben de dahil hepiniz. bu yazının sonunu "başladık bitirelim" metoduyla getireceksiniz. sonunda da okumakla ne kaybettim diyeceksiniz, kazandığınız bir şey olduğunda müthiş sevinç duyacaksınız. ben sizi biliyorum, sizi beslememi istiyorsunuz, her yazıda sizleri ufuktan ufuğa dolaştırayım; düşüncelerinizi değiştireyim, duymak istediğiniz bir şey söyleyeyim istiyorsunuz. ama olmuyor, sizin hesaplarınız benim çarşıma; benim olmayan hesaplarım da sizin bütçenize uymuyor. ekonominin en temel ilkesi: evdeki hesap çarşıya uymuyor. KORCAN KARAR semt pazarından bildirdi.
akıl hastalığı işte. ihtimaller üzerine duran insanların, battı balık yöntemini sevmemek elde mi? değil işte, dibe vururken bile çırpınan insanlar görmek ne kadar kötü. bırak kendini işte, sal kendini; onca sene kendini kendine eklemişsin hala kuyruğun eksik. sallayamıyorsun o kuyruğu, kimse de peşine takılmıyor. daha ne kada kötü şeyler yaşayabilirsin? ipini çekemiyorsan ben çekeyim. tüketim toplumuyuz, hiç üretmiyoruz :(
olumsuzluklar sineması var. senaryoyu yazan orospu çocuğu dünyanın en karamsar adamı. filmin sonunda adam ölüyor. ama gururlu, ama başarılı, ama çılgın. ölüyor, yapabileceği en kötü şeyi yapıyor, en iyi gibi de gösterilen şeyi yapıyor. canını ortaya koymak ne zamandan beri cesaret göstergesi oldu? aslan yürekli richard'lar son seferlerini düzenliyorlar saksonların üzerine. am am adamlar işte. klişeler üzerine kurdukları hayatlarını, canlarını ortaya koyarak sonlandıracaklar illa. senarist illa, illa leman sam olacak. olumsuzluklar sinemasında, kahramanımız en kötü senaryo neyse onu oynayacak, iyi bir şey düşünmek mi? asla! ulan seyirciyi nasıl ağlatacağız? imar bankası mudileri gözyaşlarını tutamadı. ALİ KIRCA sendeyiz. akşam içiyoruz aga.
cesaretimiz kırılmış. çılgın atacağız. başarısızlıklar üstüste gelmiş. son çare, aynı zamanda çaresizlik kendisi, cesaret olarak lanse edilecek. adamın son seçeneği, büyük alkış kopartacak elbet! ulan şerefsiz, başka seçeneğin var mı senin? saksonları püskürtemezsen daha kötü senaryo olmayacak biliyorsun, saksonların zaferi seni tarihe gömecek; sen yenince tarihe geçeceksin! sen oportünist gibi görünen bir orospu çocuğusun, tabii bu fırsat bir daha ele geçmez. son çareyi anlı şanlı bir zafere dönüştürmek her gence nasip olmaz. UĞUR DÜNDAR can dündar'ın nesi oluyor? asfjadsfjas hep bunu sorguladım, zaplarken kanal kanal.
bu son satırları da bağlayamacağım, kafanızda bir bütünlük yerine, bir parçalanmışlık oluşsun istiyorum. kusabilirsiniz, ben de okurken bir bütünlük gördüğümde kusuyorum; başım ağrıyor, en kötü senaryoyu yazarken bile adımlar önceden hesaplanmış, sonuca giderken nasıl bir yöntem izleyeneceğini bilmek ne kadar kötü. oysa anasını seveyim, "ne kadar kötü olabilir"ler bütünlük arzetmeyen, paramparça bir durum değil miydi? senin adımlarını sikeyim. bir yere varıyorsun sonuçta. karşılığını alıyorsun işte, anka kuşu olsan küllerine işerim de senin; sen planaryasın en ufak parçan bile bölünüp duruyor, sürekli çoğalıyorsun, bir türlü ölemiyorsun. sinirlerim bozuk bu yüzden. MURAT BİRSEL var.
tabii daha kötüsü olamaz, krizi fırsata dönüşteren canım bebeğim aşkım benim. az çakal değilsin sen zor günlerin adamı. ordan bile karizma yaptın ya, bravo sana. çaresizliğini kullanarak insanların sana itibar etmesini sağladın. nasıl oluyor lan bu? her yerden senin sesini duyuyorum. falan "o durumda bile ayakta kaldı" ulan senin 4 ayağın falan mı var? hmm?
her kriz senin fırsatın, benim de sinir ayarlarımı bozan. evet MURAT BİRSEL.
akıl hastalığı işte. ihtimaller üzerine duran insanların, battı balık yöntemini sevmemek elde mi? değil işte, dibe vururken bile çırpınan insanlar görmek ne kadar kötü. bırak kendini işte, sal kendini; onca sene kendini kendine eklemişsin hala kuyruğun eksik. sallayamıyorsun o kuyruğu, kimse de peşine takılmıyor. daha ne kada kötü şeyler yaşayabilirsin? ipini çekemiyorsan ben çekeyim. tüketim toplumuyuz, hiç üretmiyoruz :(
olumsuzluklar sineması var. senaryoyu yazan orospu çocuğu dünyanın en karamsar adamı. filmin sonunda adam ölüyor. ama gururlu, ama başarılı, ama çılgın. ölüyor, yapabileceği en kötü şeyi yapıyor, en iyi gibi de gösterilen şeyi yapıyor. canını ortaya koymak ne zamandan beri cesaret göstergesi oldu? aslan yürekli richard'lar son seferlerini düzenliyorlar saksonların üzerine. am am adamlar işte. klişeler üzerine kurdukları hayatlarını, canlarını ortaya koyarak sonlandıracaklar illa. senarist illa, illa leman sam olacak. olumsuzluklar sinemasında, kahramanımız en kötü senaryo neyse onu oynayacak, iyi bir şey düşünmek mi? asla! ulan seyirciyi nasıl ağlatacağız? imar bankası mudileri gözyaşlarını tutamadı. ALİ KIRCA sendeyiz. akşam içiyoruz aga.
cesaretimiz kırılmış. çılgın atacağız. başarısızlıklar üstüste gelmiş. son çare, aynı zamanda çaresizlik kendisi, cesaret olarak lanse edilecek. adamın son seçeneği, büyük alkış kopartacak elbet! ulan şerefsiz, başka seçeneğin var mı senin? saksonları püskürtemezsen daha kötü senaryo olmayacak biliyorsun, saksonların zaferi seni tarihe gömecek; sen yenince tarihe geçeceksin! sen oportünist gibi görünen bir orospu çocuğusun, tabii bu fırsat bir daha ele geçmez. son çareyi anlı şanlı bir zafere dönüştürmek her gence nasip olmaz. UĞUR DÜNDAR can dündar'ın nesi oluyor? asfjadsfjas hep bunu sorguladım, zaplarken kanal kanal.
bu son satırları da bağlayamacağım, kafanızda bir bütünlük yerine, bir parçalanmışlık oluşsun istiyorum. kusabilirsiniz, ben de okurken bir bütünlük gördüğümde kusuyorum; başım ağrıyor, en kötü senaryoyu yazarken bile adımlar önceden hesaplanmış, sonuca giderken nasıl bir yöntem izleyeneceğini bilmek ne kadar kötü. oysa anasını seveyim, "ne kadar kötü olabilir"ler bütünlük arzetmeyen, paramparça bir durum değil miydi? senin adımlarını sikeyim. bir yere varıyorsun sonuçta. karşılığını alıyorsun işte, anka kuşu olsan küllerine işerim de senin; sen planaryasın en ufak parçan bile bölünüp duruyor, sürekli çoğalıyorsun, bir türlü ölemiyorsun. sinirlerim bozuk bu yüzden. MURAT BİRSEL var.
tabii daha kötüsü olamaz, krizi fırsata dönüşteren canım bebeğim aşkım benim. az çakal değilsin sen zor günlerin adamı. ordan bile karizma yaptın ya, bravo sana. çaresizliğini kullanarak insanların sana itibar etmesini sağladın. nasıl oluyor lan bu? her yerden senin sesini duyuyorum. falan "o durumda bile ayakta kaldı" ulan senin 4 ayağın falan mı var? hmm?
her kriz senin fırsatın, benim de sinir ayarlarımı bozan. evet MURAT BİRSEL.
param bitince, şairleşiyorum ara sıra. param olunca, sirke koşarım ben. param bitince evde oturup ekonomi programları seyrediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder