4 Ağustos 2009 Salı

kendimi durduracak değilim

Fırat Budacı/Uykusuz Dergisi/Sayı 5

"İki gündür evden çıkmıyorum,kalan son paramı 'Exhausted'ın Lose and Go albümüne ve 6 şişe tekel birasına harcadım.Evden çıkmamaya kararlıyım.Dışarda beni bekleyen bir şey yok.Gittikçe yalnız hissediyorum kendimi sevgili günlük...Kalabalıklar içinde bir yalnız...Tutunamayanlar'ı yeniden okuyorum.Sırada Boris Vian var.Hayatın anlamsızlığı gittikçe ağırlaşıyor.Belki de Cobain "gitmek"le en iyisini yaptı...

Depresyonunu bir ayin gibi yaşayan,rahatsız,uzlaşmaz,iflah olmaz 'liberal nihilistler'in dünyasına hoş geldiniz.Her daim boşluğa dalabilen baygın gözleri,yağlanmaya hevesli saçları ve hafif kambur sırtıyla uzun zamandır aramızdalar.Onları da,şu hayatın anlamsızlığını da kimse anlamıyor.Onlar bayat zevkleri ve hayalleri için koşuşturup duran sıradan insanların dünyasından tiksinmiş,müziğiyle de okuduklarıyla da farklı,sürüden kendini ayırmış birer kahraman.Peki ne istiyorlar bu arkadaşlar,nasıl yaşıyorlar?

Ne istiyorlar?
Bukowski'nin "hayat nasıl geliyorsa ordan çalarım bu dümbeleği" düsturuyla bunalım tüketiciliğini harmanlamayı başarıp,bir yandan da hayatı beceremediğini ısrarla vurgulamaya bayılan,ama bu becerememe oyununu on numara beceren,birer gösteri ustası onlar.İstiyor ki yüksek sesli bir barda dalıp gitsin.Tam,tüm dünyanın anlamsızlığını omuzlarında taşırken,"neyin var" desin o grunge kız. "Yok bir şey" desin.Sıkılıyorum anlamında birkaç mimik sarfetsin,ama sonra iki dakka içinde bülbül gibi şakımaya başlasın.Hayatın anlamsızlığını da,şu yaşadığımız toplumun nasıl bir cendere olduğunu da anlatsın.Kız onu farklı bulsun,o da aynı kafada olsun,çok acayip desin,gece de bir güzel sevişsinler...

Nasıl yaşıyorlar?
Kendi gibi kaybetmeyi seven arkadaşlarıyla buluştukları,kendilerini rahat hissettikleri mekanları var.Her zaman gittiği bir bar,öğleden sonraları uğrayıp sahibiyle muhabbet ettiği,alternatif albümlerin mabedi bir müzik dükkanı,ekmek arası yediği ve sahibine 'Salih Abi' diye hitap ettiği o büfe ve en önemlisi,yaşadığı hayatım felsefesini yansıtan,karalar bağlamış """kendine ait bir oda""".O odanın içinde,hayata olan öfkesini hazırda bekleten,o büyük yıkkın oturuyor.Odanın kapısından girip,sizi baygın gözlerle süzen bu arkadaşla yakınlaşmak istiyorsanız,kodları belirli bi muhabbet biçiminiz ve yaşam algınız olmalı.Bir dipsomanik gibi bira içebilmelisiniz.Estetize edilmiş şiddeti,mesela Tarantino'yu övmelisiniz.Pearl Jam'den bahsederken,gecenin sonunda hafif dalga geçer gibi ama zevk de alarak Orhan Gencebay söylemeli ve arada bir 'çok iyi ya' demelisiniz.

Ben ne istiyorum?
Yüksem volümlü bir bardayız.Bir liberal nihilist tezgahını açmış,bunalım taklası atıyor.Dalmış yine,çok uzaklara bakıyor(bir barda ne kadar uzağa bakılabilirse artık) Vakit geçtikçe iyice sabitliyor gözlerini,otomatik hareketlerle içiyor birasını.Biraz daha uğraşsa delip gidecek şu boktan barın duvarlarını da,hayatı da.Yanına gitsem,iki yıl sonra gireceği şirkette,uzun saçın serbest olmasını,özgürlüğünü hiç kaybetmemiş bir adamın böbürlenmesiyle anlatmaya başlayacağını;ama bir yıl içinde o saçları da keseceğini;kamburunun gittikçe düzeleceğini,şimdi bu kadar kendini yormaması gerektiğini,bu havaların geçici olduğunu anlatmaya gayret etsem,baygın gözlerle bakacak bana "hocam kafa iyi galiba" diyecek.Hiç arzu etmediğim,yanlış bir sempati besleyecek bana.Bu konuşmayı çok acayipti yaa diyerek arkadaşlarına anlatmak isteyecek.En iyisi hiç konuşmadan,aniden dalayım bu arkadaşa.Ama yazık ki bunun da faydası yok.Çünkü bu kavga anılarında bir 'trainspotting macerası' olarak yer edinecek.

Olacak işler değil bunlar sevgili okur.İnsanevladı yazarken sözün büyüsüne kapılıp abartıyor.Sen kimsin de şu karmakarışık hayatta ukalaca tespitler yapıyorsun?Dalacakmışım.Nereye dalıyorum?Yaşamın anlamsızlığından beslenen gözü kara bir yumruğun altında ezilip gidecek küçük kafam.Üstelik gözlüğüm de var.Üstelik ön dişlerimden biri yamuk ve yumruk yiyince dudağım yarılabilir.Keselim bu yalan muhabbeti.En iyisi bir bira daha söyliyeyim ve Bukowski'nin tabiriyle şöyle diyeyim:
"Midem çok kötü olmasına rağmen iki bira yuvarlamayı başardım"

N'aptın be abi? Severdim,sayardım seni.Ama bu yaptığın iş mi şimdi? Ben ki senin o toplumsal gözlemlerini,kişilik çözümlemelerini her daim kıskançlıkla karışık bir takdir duygusuyla okurdum.Aferin lan derdim.Ama bu olmadı.Bu hiç olmadı.Gazabımdan kork Fırat!Sana geçmişten kalanların hatırına yapacak bir şeyim yok Fırat'ın arkadaşı! Ama sen gazabımdan kork!

Bir kez Fıratcığım,muhtemeldir ki sen bu emo zımbırtısıyla, nihilistleri birbirine karıştırdın çok fena. Yok böyle bir şey abi."Kendine ait bir oda" betimlemenle valideye de sataştığının farkındayım.Ayıp oluyo ama!

Ayrıca ne demek olm o grunge kız bilmem ne? Çizdiğin yaşam tarzı çok alakasız.Grunge'la da nihilizmle de öyle örtüşen şeyler değil. Bu kez ters yöne yattın hacı.Olmadı,olamadı,olamayorudu.

Son olarak da:

2 yorum:

wtf firat dedi ki...

fırat
liberal nihilist kavramını beğendim fakat ilişkilendirdiğin kurum ve kuruluşlarla alakasız ve bir o kadar da yersiz geldi canım. açıkcası bu konunun özü nihilizm ya da tutunamayanlar'ı yeniden okuma hevesi ile alakalı değil. hayattan sevk almamakla ya da zevk almamakla da alakalı değil.

şurda anlaşamıyoruz: lan olm gözlem yapmayı kesmelisiniz ve de gözlediğini insanla gözleyen arasındaki kod farklılığını "bu da hayat mı be abi?" tribiyle çözmeye kalkışmayınız. bu da absürt pozitivist tutumudur.

ha bak klima çalışmıyor asdfjasjda sabahın köründe deli sikmiş gibi yorum yapıyorum.
fırat
kredin var hala bende.

Adsız dedi ki...

Vurmayın, benden bahsetmiş Fırat Bey.