2 Ağustos 2009 Pazar

...sarhoşluğun ve zekasına güvenmenin coşkunluğu içinde, kendi bilmezliğiyle alay ediyor, sezginin ve anlayış gücünün övgüsünü yapıyordu. "Biz, hanımefendi," diyordu -hanımefendiyi, tatlı bir eğlenme ifadesiyle, nermin'in bile alınamayacağı bir yumuşaklıkla söylüyordu- "Yaman bir milletiz; Rusları ve Rusları sevmeyenleri aynı derinlikte anlarız; ama, belli etmeyiz. Bizim gösterişe ihtiyacımız yoktur. Yaptıkları eserleri karşılarına koyup, bununla boş bir gurura kapılmak Evropalıların işidir. Durmadan, varlıklarını duyurmak için, olur olmaz yerde, good morning, bon soir derler birbirlerine. bizde de birtakım insanlar bunu tutturmuş. Bu günlerde de 'iyi günler' diye bir söz çıkmış. Herkes birbirine iyi günler deyip duruyor. Bonjour'un tercümesiymiş." Kendi sözlerine, herkesten önce, kendisi gür bir kahkaha atmıştı; nerede başlayıp nerede biteceği hiç belli olmayan sözlerine, Nermin'in ve alay ettiği Avrupalıların hiçbir zaman anlamayacaklarını düşündüğü bir duyguyla gülmüştü...

kutsal kitap, sayfa 47.

Hiç yorum yok: