16 Ağustos 2009 Pazar

plaza çıkışında mercedesleriyle bekleşen adamların kadınları

her daim yeraltı edebiyatı ilgimi çekiyor fakat okumuyorum. aramızdaki mistik etkileşime rağmen ilgimi oraya kanalize etmiyorum. bazı şeyler var beni yeraltından gökyüzüne taşıyor. bir türlü plaza ile düzensizlik arasında seçim yapamıyorum. düzenli bir düzensiz oluyorum. fakat düzensizliğimi de düzenlemeye çalışarak iyice absürt bir hal alıyorum. benim gözlerimi yerinden fırlatan bir şey var, bu imge bir türlü gitmiyor gözümün önünden: ben bir plaza sarışını gördüğümde şunca yaşantımı onu elde etmek için geçirdiğimi ve ona sahip olmak için her türlü yükün altından kalkacağımı biliyorum ve bu kompleksli tutkuyu engelleyemiyorum. ya o kadın benim olacak, ya da ben hiçbir şey olacağım. o kadının imgesine sahip olmak bile benim ne için çabaladığımla alakalı. iş çıkışı bir plaza sarışınıyla bir kafede bir şeyler içip akşam eve dönmüş olmaktan çok mutlu olacağım kesin. aynı zamanda o kadını elde etmiş olmanın verdiği haklı gururla da yaşantımın kalitesinin arttığını düşünüyor olacağım. 

ama o kadın imajının tam zıddı kadınlara yöneliyorum istemeyerek. uzanamadığın ciğere... bana öyle geliyor ki bir tikky kızı da elde tutmak benim egomu şişerecek. yanımda barby bebek gibi duran, bir takım komutlarla hareket eden, yürü dediğinde yürüyen, ağla dediğinde ağlayan bu protipteki bir kızı elde tutabiliyor olmam demek... ne demekti lan? adsajfasj bu imgesel ve simgesel olayın içinden çıkamadığım zamanlar oluyor. lan diyorum benim donanımım yetersiz mi ki bu kızlarla aramda hiçbir iletişim yok? düşünüyorum, onlara bok atınca, onları önemsemeyince, onlardan uzak durdukça aramızdaki uçurumu onların ulaşılmazlığı lehine açıyorum. sonra da oturup hayvanlar gibi "adsafjasdfa olm bu garılar leş lan" diyorum. ama o imge gitmiyor yine de. bazen diyorum, olm salak ayağına yat, şunlardan birine yazıl, tavla sonra da kaç git. böyle bir mallık yap, anlamsızlaş bir kerecik lan ne olacak diyorum. 

ben nike şapkalı her kızın kafasının içinden neler geçiyor çok merak ederim. fakat düzleştirilmiş saçları kabarasıcılarla hiçbir ortak noktamız olmadığından bir muhabbet çevirebilmiş değilim asdjfasjf. lan bir yandan da üzülüyorum, hayat ne garip falan diyorum, birtakım insanlarla herhangi bir enformasyonum yok diyorum. sadece diyorum. bir şey yaptığım olmuyor. 

mesela bu plaza sarışını diye tabir ettiğim kadın türü de, işte ben 20li yaşların sonlarına doğru geldiğimde, "ideal evlenilecek kadınlar" olacaklar. bronzlaşmış tenleriyle, bakımlı ciltleriyle, popolarını dışarda bırakan kumaş pantolonlarıyla "ehehehe ağabey bu kızla otur konuş anlaşabilirsin belki" diye çöpçatanlar tarafından bana sunulacak kadınlar işte. işin garibi bu kadınlara karşı kompleksim var, yani onların yanından kolumu koyacak yer bile bulamam ben. çalışan kadından it gibi korkarım fakat bu korkunun altında yatan şey kesinlikle modernizasyonla alakalı değil. sınıfsal bir eziklik de değil, entelektüel yetersizlik hiç değil, nasıl desem orda bir şey eksik lan. ben bu kadınları hazmedemiyorum çünkü bana zekasız geliyorlar adsjfasdasd. zekasız evet. "hmm evet öyle yaa ah canım vışşşş" gibi laflarla bu garılarla üç gün muhabbet edebileceğimi biliyorum, ama ben bu garılarla konuşurken taşşak muhabbeti dışında herhangi bir muhabbet çevirememekten sıkılıyorum. hani arkadaşım ne anlatacaksın buna? meltem'ın emre'si var ya ne yapmış diyen bir kadının iç dünyasına girip onunla nasıl baş edeceksin? partiden partiye, eğlenceden eğlenceye, danstan dansa giden bir kadının yanında "ya sevmem öyle şeyleri" diyen bir insan olarak nasıl barınacaksın? "içerim ben bu akşam" eşliğinde hayatın anlamını bulan, keyiflenen, sıradan dertlerini üstünden atan kadınlarla hangi zeminde buluşup da bir denge yakalayacaksın? asdasjdfjasd hemzemin de ağabey. 

olm hakkaten nasıl olacak bu iş? düşündükçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor. çevreme bakınıyorum, hani elinde sonunda bu kadınların arasına gireceğim. istemesem de bunlar çevremde olacak. belki iş arkadaşım falan olacaklar, ne yapacaksın bu durumda? o isyankar, toplumdışı kişiliğinle ne kadar dikkat çekeceksin? onu geçtim, bunlar sana iki günde "kendini beğenmiş züppe" derler. evet kendini bunlardan üstün görebilirsin, ama asla "kendini beğenmiş züppe" olmak istemezsin. bu sıfatla yaşanmaz lan. ben artık karar verdim, bu kadınlarla iletişimimi kuvvetli tutacağım. bunların dertleriyle falan ilgileneceğim, bunlar ne yer, nerde konaklar, ne zaman tamire götürülür, ne zaman yedeklenir, ne zaman şarj edilir öğrenmem gerekiyor. hakkaten asdfafsdjas. mesela lisede seda diye bir kız vardı, okula taksiyle gelip giderdi, böyle oturup bunla konuşunca muhabbet hep şöyle oluyordu "hakanla şuraya gittik, hakan beni akşam eve bıraktı, soner diye biri beni seviyomuş, atakan anneme seda ne yapıyor diye sormuş, ece'yle bu aralar küsüz, osman hoca tam bir abaza ya" diye dravdan konuşuyordu. şimdi hakan'dan bana ne diye düşünen bir insanım ben. it gibi de sıkılırım yakın çevresini sanki biz tanıyormuşuz gibi anlatan zerzevatlardan. hayır soruyorum bak atakan kim olm? atakan'ın benim hayatımda ne işi var? eeeeeee yeter lan. 

en nihayetinde üzülüyorum tüm bunlara cidden. hayır ülkemiz kızlarına yarısından fazlasının sahip olduğu profile karşı ciddi bir tavır koymak hiç hoş değil. hanisi insan bir kere de "callahan lan ben saçma bir insan mıyım?" diye sorar. sormuyorlar. hani sorsan "eheheh çok da skimdeydi afedersin" derler, fakat işte yarılma noktamız da bu. bunların alıcısı var, arz talep meselesi, "çok da tın senin böyle gevezelik etmen" dese saygı duymak zorunda kalacağım. evet bunlara çok talep var. 

plaza sarışını üzgünüm konuşacak bir şeyimiz yok lan. ilerde umarım karşıma çıkmazsın. hell bloody yeah. 

Hiç yorum yok: