22 Ağustos 2009 Cumartesi

samimi çift

-erikli mi alalım hamidiye mi?

-hamidiye olsun. ismi güven veriyor insana, geçmişten bir şeyler çağrıştırıyor. tıpki asur kahvesi gibi, soyadı danişment olan birine saygı duymak gibi.

-amma da uzattın ya. hamidiye söylüyorum tamam. 

-uzatmadım.

-hep böyle gereksiz uzatıyorsun lafı canımı sıkıyorsun. bir şey de diyemiyorum ayıp olur diye fakat sen ne romantik bir entelektüel adam çıktın be! ha bu bana ne kattı? romantik entelektüel sevgilin olmayacak arkadaşım!

-ne bu şimdi? hayatımız "bu mu olsun şu mu olsun?" sorusu üzerinde ilerliyor. "akşam şurda mı yemek yiyelim burda mı?" diye soruların var. benim de tek cevabım "burda olsun". bu ne be?

-sen ne anlatmak istiyorsun sabahtan beri?

-iletişimimiz sıfırın altında buz gibi diyorum. iyice gösterişe kaçmaya başladık, birbirimizi bir meta olarak görür olduk. mesela sen tam bir süs köpeği gibi oldun, şu haline bak, ya allah aşkına şu haline bak bi ya. her gün takıp takıştırıyorsun, hep bir yerlerde randevumuz falan oluyor, sonra da o saçları gıcık sarı -orta sınıf aile sarısı- arkadaşlarına "dün akşamın özetini" anlatıyorsun. 

-sen iyice tozuttun. bak iyice tozuttun, kendine gel be adam, paramız var, evet paramız var, mental seviye olarak birbirimiz için idealiz, birbirimizi anca paklarız, davetler de olmasa, şu akşam gezmeleri de olmasa çekilecek adam değilsin. ha ben de çekilecek kadın değilim vesselam. çaktırmamaya çalışıyoruz işte. baksana halimize muhabbet edecek konu bulamıyoruz, hemen muhabettimiz "ay emre'nin  akşamki hali neydi öyle ya"ya kayıyor. inan ben de engelleyemiyorum bunu. korkuyorum açıkçası.

-oha! acayip bir farkındalık geliştirmişsin bravo sana. vallahi bravo, bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün. yani şimdi biz tüm bunlara mecbur muyuz?

-değil miyiz?

-erikli de olabilir.

-erikli söylüyorum o zaman.

 

Hiç yorum yok: