28 Nisan 2010 Çarşamba

hobo: komşu kadın

hobo: demek burdan taşınıyorsunuz? nereye gideceksiniz?
komşu kadın: şehrin merkezine yakın bir yer olması ilk tercihimiz. burası da yakın ama bize göre değil.
hobo: hmm anladım. ev bulmak sıkıntı olmuyor ama iyi bir ev sahibi bulmak büyük sıkıntı. ev sahibi bir kere bunak olmamalı. bunaklar mutfaktaki yağın kokusunu alacak kadar keskin duyumlara sahipler. ansızın gelip akşama yemekte ne var? diye sorabiliyorlar.
komşu kadın (gülerek): evet, evden ziyade ev sahibinin zevkimize göre olması gerekiyor. ev sahibinin geniş rahat, güneş gören biri olması lazım.
hobo: ha-ha! ev sahiplerini de kiralamak lazım geliyor artık. onlara da belli bir ücret ödemek şart. acaba iyi bir ev sahibi kaça gelir?
komşu kadın: duyduğuma göre -kadın iyice şakaya vurarak- bazı semtlerde ev sahipleri evin kirasından daha pahalıya geliyormuş.
hobo: tabii. şöyle modern, hak hukuk bilen ev sahibi bulmak o kadar zor ki, eh haliyle iyileri kapış kapış gidiyor. tabii bizim ev sahibi de...
komşu kadın (hobo'nun sözünü keser): şu adamdan söz açmayın lütfen! böyle bir semtte ev sahibi ama bu semtin insanı değil. kadın biraz sinirlenmişti. ev sahibinin kaba davranışları, anlaşmazlığı epey canını sıkıyordu.
hobo: evet, evet.


hobo bir an konudan soğudu. bu konuşma dedikoduya varır diye kestirdi. dedikodu yapmayı seviyordu ama "komşu kadın" ile asla! onun kafasındaki komşu kadın farklıydı, bu kadın kafasındaki komşu kadına uymuyordu. onu fazlaca meraklı ve geveze buluyordu. kadınla neredeyse yaşıtlardı. fakat kadın kendini apartman insanı rolüne kaptırmış gibiydi. aidatlar ödenmezse ya da apartman temizliği biraz gecikse ilk kadın konuya atlıyor, tartışmalara giriyor, hatta bazen merdivenlerde bağrışmalara katılıyordu. komşu kadın bu tartışmaların hiçbirinden geri kalmıyordu. hobo kadınlar konuşmasını nasıl bitirdiğini kadının ne zaman evine girdiğini, kendisinin ne zaman salondaki koltukta oturup düşünmeye başladığını hiç fark etmedi bile.


Komşu Kadın. çok acayip. ona hep komşu kadın diyorum. bir adı var ama sanki o ad beklenen etkiyi yaratan bir ad değil. komşu kadın'dan daha iyi bir adı olamaz. bu kadın üniversite mezunu, çalışan bir kadın. giyimi kuşamı eh yani. bakışları biraz ukala. sanki gözlerinde zeka süzgeci var. konuşurken sürekli insanların kafatasına bakıyor. ne acayip bir huy. kafatasında neler olup bittiğini anlamaya çalışıyor. o kafatası kendisiyle aynı fikirde mi değil mi çok meraklanıyor. bu kadın gelenek ve göreneklerimizi yaşatmaya çalışan ama bir yandan da bunları "konsept" -bir konuşmamızda saydım on kere kullandı bu kelimeyi- olarak yaşatıyor. batılı ve doğulu kadın. en has kadındır özellikle üniversite kantininde. sıcaktır, içtendir ama garip bir iticiliği de vardır, batılılığından olsa gerek! Komşu Kadın -umarım kafatasıma bakarken ona komşu kadın diye seslendiğimi anlamamıştır- kocasının yanındayken daha da itici oluyor. evet. acaba benim karım da yanımdayken başka erkeklere itici geliyor mudur? bunu kasten yapıyor sanırım. hatırlıyorum liseli kızlar sevgilileri olduğu zaman bizlere oldukça soğuk davranırlardı. onlar soğuk davrandıkça onlara hayranlığımız daha da artardı (hayranlık?). Üniversite Mezunu Komşu Kadın. onun üniversite mezunu olması canımı sıkıyor, lise mezunu olsaydı daha oturaklı bir yapısı olurdu sanki. daha ev kadını imajı sergilerdi. lise mezunu üst komşumuz tam bir ev kadını. Komşu Kadın'da dikkatimi çeken başka bir özellik kibarlık budalası olması. evet kesinlikle. fakat beceremiyor. sanki birkaç rus yazarın kitabını okumuş da o kitaplardaki kadınları taklit ediyormuş gibi hali var. bir de ne zaman karşılaşsak ve bir şeylerden konuşsak yüzü bana dönük değil de sanki bir tarafa gidecekmiş gibi o tarafa dönük. bu da korunma mekanizması sanırım. seni arzuladığım filan yok kadın! Komşu Kadın. oysa zamanında üniversite mezunu bir kadın ne kadar da çekiciydi, üstüne bir de çalışan kadınsa! şimdi ne kadar da sıradan bir şey oldu. çekiciliklerini nikah dairesinde damadın ayağına basarken üzerlerinden atıyorlar. Üniversite Mezunu Nikahta Kocasının Ayağına Basan Komşu Kadın.


hobo komşu kadın hakkında zihnini zorlamaya başladı. hakkında: hoşlanmadığım bir kadın.


bu komşu kadın mevzusu... evet düşünülecek bir şey. sanki diğer tüm konular bu konudan önemliymiş gibi niye geçiştireyim ki bu meseleyi? pekala da Komşu Kadın bir tartışma unsuru olabilir. neyse. komşu kadın buraya ilk taşındıklarında kocasıyla beraber onu evimizde eşyalar taşınana kadar evimizde ağırladık. iki saat konuşmuştuk. kadınla aramızda iletişim çok iyiydi. sıkıntılı bir muhabbet olmamıştı, konuşacak çok şey bulmuştuk. çünkü düşünmüyorduk (hah ha). kadının ihtisas sahibi olması, iş yaşamında olması çenesine vurmuştu sanırım. böbürlenmekle yetinmiyor, sürekli haksızlığa uğradığından, çalıştığı yerdeki düzensizliklerden, kendisine sorulmadan herkesin dinlediğinden emin bir şekilde bahsediyordu. arada ben de yorumlar yapıyordum. Meyra (tanıştırayım karım!) da bazen kadını onaylamakla yetiniyordu, yangına körükle gidiyordu oysa. kadın onaylanmış olmanın verdiği coşkuyla asmadık kelle bırakmıyordu, sanırım o hariç çevresindeki her şey bayağı ve kabaydı. işte ben de muhabbete müdahil olmuştum.


"tabii canım herkes üstüne düşeni yapmıyor" diyordum. otoritenin lehine, tembel ve sorumsuz insanları eleştiriyordum, nedense siyaset konuşulan ortamlardaki gerginlik salona yayılmıştı. birileri aptal, beceriksiz, iş bilmez oluveriyordu; biz karar veriyorduk buna. Komşu Kadın becerikli, azimli, çalışkan, pratik zekalı oluyordu; buna kendi çok önceden karar vermişti. ben buna pek katılmıyordum (içimden). Meyra da sadece konuşmanın gerginliğine ayak uyduruyordu, o kimseyi aptal bulmuyordu (eminim ki içinden bu kadını aptal bulmuştur). işte eğitimli insanların tartışması! mükemmel! bir anda her şeyin kötü yönetildiğine, kalitesiz işler yapıldığına, patron kısmının ahmak, siyaset kısmın vizyonsuz olduğunu kanıtlamış; başka meselelere geçmiştik.


bu tartışmanın bitmesi beni rahatlatmıştı, can sıkıcı bir konuşmaydı sonuçta. herkes biliyor ki siyasetçiler aptaldır, çünkü aptal oldukları için onları seçtik. bu arada benim bir düşüncem de şu, Komşu Kadın'ın kocası da biraz ahmak sanırım. Meyra akıllı, ben akıllıyım, bu komşu kadın da aptal. en güzeli bu. eğer meyra ile de tartışmaya girseydik, meyra da aptal olacaktı, geriye bir ben kalıyorum akıllı olarak.


meyra, bu konuşkan çift gittikten sonra "rahatsız edici bir çift" dedi. işte benim kadınım. nasıl da özü yakalamış? nasıl? Komşu Kadın oldukça açık seçik fikirli (acaba?) bir insana benziyordu. daha doğrusu herkes tarafından bilinen ve her tartışmanın sonuna doğru zırvalanan ortalama düşünceleri dile getiriyor, Aydın Türk Kadını oluveriyordu. sarı saçlı, siyah kaşlı Aydın Türk Kadını, tek parça elbisesiyle, hem de komşumuz. aman ne mutlu bize! meyra ve komşu kadının kocası suskun kalmışlardı. sanırım adam karısının yanında konuşmakta zorlanıyordu. Komşu Kadın adamı kuşatmışa benziyordu, olabilir. her şeyi ben bilirim, beyim değil, boşuna mı saçlarımı sarıya boyattım?


meyra'nın suskun kalışı ilgisizliğindendi. bir ara konuşmaya katılmakta istekliydi, o arada kadınca hisleri devreye girmiş olabilir. ben o arada komşucukla mesafeleri hızla eritiyordum. haha! işte o anda meyra, son yaptığım komiklikten sonra koluma girip benden şefkat (?) talebinde bulunmuştu. alçak meyra! hoşuma gitmişti bir yandan da. meyra ile ben hep sevimli bir çift olarak biliniyorduk, sevimli olan bendim (sanırım), sevimliliğimizi taşıyan da meyra'ydı. iyi görev paylaşımı. Komşu Kadın, yine kadınsal hislerinden ya da meyra'nın sahiplenici hareketinden olacak mesafeyi tekrar açmıştı. meyra'nın endişesi boşunaydı, bu kadından hoşlanmamıştım. ama bir muhabbet nasıl sürdürülür gerek iş yaşamında gerek aile yaşamında iyice öğrendiğimden yeni komşularımızın sıkılmaması için elimden geleni yapıyordum.


Komşu Kadın'dan neden hoşlanmamıştım? cevabını biliyordum, bu kadın rahatsız edecek kadar açık seçikti. sanki bu görüntüsünün ardında hiçbir görüntü yok gibiydi, bana öyle geliyordu ki bu kadın göründüğü kadardı. oysa meyra? gizemlidir meyra, ben gizemli kadınları severim! meyra kapalı bir kutuydu (önceleri), sevilecek tarafları hiç göstermediği taraflarıydı belki de. oysa şu komşu kadın bas bas bağırıyordu "ben bu kadarım" diye. oysa herkes onu sevecen, paylaşımcı, sıcakkanlı sanabilirdi, yemezler! ben yer miyim? bu devirde ya gizemli ya da sanatçı olacaksın. transparan giysi gibi anlık şehvetlere davetiye çıkarmanın anlamı nedir? öff! insan doyumsuzdur, o yüzden bilinmeyene sığınır, yönelir. sen ne yapıyorsun Kocası Pısırık Komşu Kadın, ben burdayım diye yırtınıyorsun! evet ordasın bunu bilmek hiçbir şey ifade etmez, bir süre sonra senin orda olduğunu görmezden gelebiliriz. meyra koluma girerek seni nasıl kendine getirdi, ya da beni? Açık Seçik Komşu Kadın tanıştığımıza memnun oldum, sanki biraz sıradansınız sanırım, ha? ne tür müzikler dinliyorsunuz? hangi köşe yazarlarını okuyorsunuz? elbiseniz de çok yakışmış. tatilde nerelere gittiniz? ah siz, elde edilmesi ve kaybedilmesi kolay olduğu için bir arzu nesnesine kolayca dönüşebiliyorsunuz. senin de tüm hünerin bu demek! hmm. pardon, onu arzuluyor muyum? şu an değil. hmm. sonra arzularım. olabilir.


komşu kadın zihninden gitti. nereye gittiyse? gitsindi bakalım.

Hiç yorum yok: