asdfafsdj nasıl geriliyorum kendime. oturuyorum, çay içiyorum, dışarı çıkıp gazete sigara alıyorum, eve geliyorum, yolda annemin "olm ekmek de al" dediğini hatırlayıp hemen dönüp ekmeği de alıyorum. ekmeğin ucundan ısırıyorum, apartmanın kapısına anahtarı sokuyorum, önce saat yönünde çeviriyorum sonra, saat yönünün tersine çevirip "ulan her şey de ters olmaz ki kar$im" diyorum. böyle.
kendime çok geriliyorum. açıkçası ben çok pis bir insan oldum çıktım. geçen kendime yeni stil saç bulayım dedim, saçları yanda görünen resimdeki gibi yaptım. sonra çok jöle gidiyor böyle diye saçları olduğu gibi kafamda bıraktım. elleşmedim hiç.
sokağa çıkıyorum ara sıra. sokağa çıkmak lazım diyorum. çünkü sokak insana serseri bir ruh yüklüyor. dayımgile gittim. kuzenimle pes oynayıp, ordan da kadıköy'e geçtim. ordan iki biraya eşlik eden bir sürü sigaranın ardından, sahilde oturdum. sonra kalktım sinemaya gittim. filmi izler gibi yaptım. film de izleyemiyorum artık. hep aynı sik. "ehehe şaşırttım sizleri gençler, ağzınıza verdim, hayata farklı bir pencereden de baktırdım, siktirdiğim yere mum da diktirdim" diyordu yönetmen. sinemadan çıktıktan sonra birkaç telefon ettim. "ok tamam evet hallederiz olur sevişiriz" diye giden muhabbetler silsilesi.
eve dönecektim. eve döneyim dedim. minibüslere gerileyim dedim. farkettim ki ne zaman durağın önüne gelsem, minibüslere gerilmek için kendimi kastırıyorum. "ümraniye gel ümraniye sik ümraniye yalanır ümraniyeye gidilir ümraniye de niye?" gibi öten borazanın yanından artis artis geçip uzattım parayı şöföre. şöför uzandı paraya. tekerlek üstü gidiyordum, teker teker. böyle alkolün hafif etkisinden flu gördüğüm insanların da beni flu gördüğünü falan sandım. birkaçıyla uzun uzun bakıştık. bu bakışmada kimse üzerine bir şey alınmadı. "ne bakıyon lan" demedi. diyemedi. çünkü ben flu bakıyordum, sana baktığımı nerden çıkardın lan diyebilirdim.
alt başlık: geceye hazırlık.
çocukluğumdan beri yerimde duramayan bir insanım. -ay ne güzel açıkladın kendini- daha çok sıkılgan, sıkıcı, ya da profesyonel kaçak olarak zamanı geçirdim. GEZMEYİ SEYAHET ETMEYİ YENİ İNSANLAR TANIMAYI çok severim. asdfjafjdasjf. ondan bahsetmeyeceğim ben, ben ondan bahsedemeyecek kadar kendimi aştım. ben kendimi kimseye açıklamayacak kadar kendimi aştım. adsfjfdajfda.
ben de saçmalıklara saçma diyemeyecek bir dil var. şu ana kadar kimseye artistik bir hareketim olmadı. kimseye mal demedim mesela. adsfjajsfda. yok dedim ama gerçekten mal olduğu için mal demedim. bana her şey olağan geliyor. bana her şey olağan gelmeyebiliyor. çok geniş bir yapılanmam var sanırım, ki bu da sıkılganlığımı açıklıyor.
alttan ikinci başlık [italik yazılı]: geniş insan
evet bu progresif yazımda, kendi sınırlarıma dahil ettiğim insanlara neden umursamaz davrandığımın diyalektiğini açıklayacağım. adsfajfd. ya bakınız ben de "siklememe" sendromu diye bir şey yok, ben de üzerine bir şey alınan bir insanım,ara sıra üzülürüm de, geçen üzüldüm mesela, annem evde yoktu yemek yapamadım üzüldüm buna. beni sevdiğiniz kadar ben de sizi seviyorum. tamam biraz daha fazla sev diyebilirsiniz, buna hakkınız var. ama BEN DE BÖYLE BİR İNSANIM YAA. aslında hiç de öyle değil, ben sıkıldığımda benden uzaklaşırsanız ya da beni kendinizden uzaklaştırırsanız ertesi gün ben size çok şirin halimle gelirim. vallahi gelirim. yeter ki benden sıkıldığınız anı iyi belirleyin, işte o anı belirlemekte zorlanıyorsunuz ve bana her zamanki davranmaya devam ediyorsunuz. bu metod işe yaramıyor. sonra bana kendini beğenmiş, siklemeyen, artist damgaları yapıştırıyorsunuz, ama ben git denildiğinde giden bir insanım. çağrılmayan yakup gibiyim bazen adfasfaksf gel demediğiniz zamanlar da oluyor. ben o arada üzülüyorum. gerçekten üzülüyorum. gerçekçesine üzülüyorum.
ha ben saçmalığa saçma diyemeyen bir insanım. saçmalığı bizzat kabulleniyorum, fakat saçma diye belirtmiyorum. çünkü insan kendisi saçma. -oha metafiziğe girdik-
yazarın son sözü:
o gazeteyi hala okumadım. sehpanın üzerinde içilmemiş kahveyle beraber duruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder