16 Haziran 2009 Salı

yalan dünyanın pis taşeronları: dikine adam penetrasyonları

içimde çocuk var, sizin annenizin yaşında; sevgilinizin sizin içinizde gezdirmek isteyip de boynunuzu öpmekle yetindiği yaşta. yaşı kemale erdi. ortamgillerin korkuları var, onları duygusal yanlarından kimse yakalamasın istiyorlar. düşüncelerine sakın portakal kabuğu sıkılmasın, sesleri bir an olsun bile çatallanmasın "takılıyoruz aga" adamları. bitiremediniz, takılıyorum geyiğini. absürt mizaha bile kaydınız, gay-ik takılıyoruz. bir ağız dolu küfürlerin ardından dönüp, freş adam maskesinin altına gizlenirken ağladığınızı görmek istemek de benim zaafım. yıkılmaz kişiliğinizi darbe insin isteyen de benim. benim durumum sizinkinden daha feci. samimiyetinize muhtacım, acı çekmediğinize, duygusal olmadığınıza, rahat adam olduğunuza inanmak istiyorum.çünkü ben de öyle olmak istiyorum, biliyorum ki siz ağlıyorsunuz. ağlamasanız? boşalamazsınız.
"Bu ne lan? ahahha" diye suratıma güldüğünde murat, dünyanın en dramatik hikayesini yazdığımı sanıyordum. "edebiyat parçalamışsın" lafını ilk duyuşumdu. sorunlarım olduğuna kanaat getirildi, duygusal ve çekilmez olduğum öngörüsünde bulunuldu. uzun süre kimse benimle gay-ik muhabbetine girmedi. bir köşemde ağır abi olmaya itildim. murat bir gün sendeledi, ardından fena düştü. sadece ben gördüm, gülmedim. kendine gülmeye zorladı kendini. kendi de gülemedi. suratıma bakıp "senden başka gören yok ya" dedi. allah dedim. allah gördü. seni daha çok görecek bu allah. dalga geçtiğimin farkına varamadı, "ya bi siktir git ya" dedi. telefonuyla oynamaya başladı, durumunu düzeltti o anda. pantolonuna yapışan tozları silkeledi, ceketinin yakasını düzeltti, saçlarını geriye atacaktı ki saçlarının 3 numara olduğunu farketti. o an için kendimi bozmadım görüntüsü içindeydi. 'ahahah lanet olsun yine yıkılmadım ağabey' diyordu. kimse görmemiş bu maldan başka diye sevinmiştir bile. oysa diğerlerinin onun düşüsüne gülüşünden acayip yaralar alacaktı, kendi de gülecekti durumuna, "freşim oğlum ben" tavrına halel gelmeyecekti.
"naber lan gay?" dedim. üzerine yürüdüm. metal işareti yaptım sanırım. çevresinde 8-10 kişi vardı. suratı düştü bir anda. yüzü kızardı. benden utandı bir anda. böyle bir arkadaşa sahip olduğundan utandı elbet. öte yandan "bu da Ağabey, çatlak biraz -ampül çevirme işareti yapıyordu-, tanıdığım en manyak insan, tanıdığım en iyi orospu çocuğu, gerizekalı, salaş, takmıyor, kimseyi sallamıyor" diye tanımladı beni. bir an cümlelerin bir şeyi ispat etme çabasında olduğunu farkettim. "bu adam herkese karşı böyle yoksa ben gay değilim ağabey" demeye getiriyordu, benim ortamda herkesçe bir manyak olduğumu ispatlayarak kendi duruşuna yine halel getirtmeyecekti. nitekim ben de oyunu bozmadım, benimle tanışmak isteyen bir arkadaşının uzattığı elini sıkmayıp boş boş baktım. adam gülmek zorunda kaldı, "ahahhaa çok pis adammışsın sen yahu" diye uzun süre birbirimize bakındık. ben o an, samimiyetsiz ibneler diye hepsine sövdüm.
içimde çocuk var, geceleri uyanıyor meme istiyor. tribe bağlıyorum. uçuyorum bazen. mütemadiyen duygusal tepkiler veriyorum. o an çok samimiyim. insanlar üzerine bir şey alınmıyor, onlar freş, dertsiz tasasız, hiç acı çekmiyorlar. hepsi aşmış orospu çocukları. bir ben üzülüyorum.

murat bir gün fena dağıtmıştı, o gün ben zafer kazandığımı sanmıştım. yarak gibi sevinmiştim. "ohoooo murat bey, sarsılmaz bey, takmayan bey" diye içimden kerkindim murat'a. sonra acıdım, ağlamayı kesti. "olur arada oğlum öyle şeyler" dedim, "genciz kafamız karışık" dedim, "ağlama lan" dedim, "lan?" dedim.
ağabey aslında vardı bir şey. bana arada öyle olmaz, hep olur.
sikeyim.

Hiç yorum yok: