high hopes: insanlar güvenimi boşuna çıkardı. düşün en güvendiğim insan babam, canı sıkıldıkça anneme halleniyor.
the unforgiven: devam et.
high hopes: kazanmak için daha ne kadar kaybedeceğim?
the unforgiven: parsa toplamaya devam, ha?
high hopes: benim dasein'im kaydı, ondan böyle italiğim.
the unforgiven: bana olan "konuşabilmek esaslı" güvenini ne zaman kaybedeceksin? o zamanın gelmesi için sabır-sızlanıyorum. 'yılmaz odabaşı tarzı kelime tahribatı'
high hopes: beni ziyadesiyle yanlış değerlendiriyorsun.
the unforgiven: seni değer-lendirmiyorum, artı değerinle zerre ilgim olmadı. o halde?
[izlanda yöresinden iç burkan bir şarkı ile sahne uzaklığa uzaklaşmakla devam eder]
the unforgiven: ya her şey neden bir acıma hissine kurban gidiyor? "bana vurunuz çünkü ben suçluyum"dan öte, "ben suçu başkasında buluyorum ama bana vurun" ne demek? what ne demek? lütfen, kimse artık, bak hiç kimse artık kitaplara mistik bir kafa karışıklığı ile kendini bulmak için yönelmesin. yanlış olan-giden; fantazmatik hüznünüze payandalar arama çabanız.
[balkan müziği melodileri ile süslenmiş fransız şarkısıyla, ecco homo'nun duyarlığını bit pazarında satmasıyla devam eden bulanık ile rasyonel arasında, varlık sorgulamasını içeren sahne]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder