3 Ekim 2009 Cumartesi

freş

"dünyanın sonu değil" deniyor ya bazı olaylar için, "evet şimdi'nin sonu, şimdiki dünyanın sonu" diye bir cevabınız oluyor zamanla. 14 yaşında tolstoy okurken, içinizden geçen "yüksek"lik duygusuna aldanıp, yıllarca aynı gerzek duyguyu taşırsınız. zihninize yamanan "yüksek"lik duygusuyla başedemezsiniz, o duvardaki bir tuğladır. akademik bir diliniz olur, yalın, soğuk, korkunç derecede biyonik. yüksekliğe alıştıkça, aşağıdan çekenlere tekmeler atarsınız. bir dünyanın sonuna daha geldiniz. okey.

zihninize eklemlenen, içinizde kuruyup kalan, zamanla kendiliğinize yamanan güzellik duygusuna alışıp, kendinizi sadece sizin baktığınız aynada güzel görmeye başlarsınız. bir değil binbir dünyanın, binbir metaforun sonuna geldiniz. hoşbulduk. artık kitaplıkta duran kitaplara hiç uzanmadan, içlerinde neler konuşulduğunu biliyoruz: dedikodular. hafızanız oyun oynamıyor, kesin şu saçmalığı. unutkanlığı farkındalık çevreledi, göremediğiniz bu. "orada duran şey"in herhangi bir acı veren tarafı yok. çünkü onun bir sebebi yok, o sebepten kurtuldunuz. doyumsuzluğunuz var. paşa gönlünüz ne isterse, onla doymak istiyorsunuz. ot öbür olacaksınız, hot obur olacaksınız. azıcık ekonomi bilgisiyle, zihinsel engellerinizi, -otistik misiniz?- "tüketime dayalı mutluluk modeli"ne uyarlıyacaksınız. sıçmayın siz emi. "gündeliğe dayalı eğlence anlayışı"na ayak uydurdunuz mu tam olacak. bugün ne kadar eğlendiğiniz, bugün ne kadar somurttunuz, hesaplayın; büyük hissedin, acıdan, mutluluktan yana büyük hissedin, bakalım bugün ne kadar doydunuz? iki dakika matematiksel mutluluklar yaşamayın, iki dakika. şimdi hangi dünyayı bitirdiniz? "5 yıllık kalkınma planına göre esenlikli bir dünya" mı?

hayatta kalın. "biri sizin canınızı alsa da kurtulsak" diyorum. takvimlere göre yaşayın işte, fakirseniz fakirliğinizi üzerinizden attığınız güne kadar mutsuz olun. çirkinseniz bit pazarına nur yağmasını bekleyin. ancak böylelikle kurtulacaksınız hafıza kalıntılarınızdan. ya o molozları kimseye satamazsınız da siz. anca kafa sikersiniz. ya ben sizle oturup konuşmadan da çocukluk anılarınızı biliyorum, birlikteliklerinizi biliyorum, -bak o eleman çok çektirdi size-, he deyip geçiyorum. he oluyorsunuz, ha oluyorsunuz. ama bir türlü yüksek olamıyorsunuz. dediler size kodular size. acılar size acıdılar size. hep böyle yığıldınız kaldınız. anca konuşursunuz, bak bak bik bik, sik sik.

eğiltemiyorum sizi. "ver geçeyim" diyorum, öylece kalıyorsunuz. sanki sik var üzerine düşünecek. eğilmiyorsunuz, bazen o kadar sıkıcı oluyorsunuz ki kelime oyunları yapamıyorum. travma da travma. dönüp dolaşıp bana öykünüyorsunuz, sanki bok var. "şöyle gamsız olsam, aniden" diyorsunuz da, siz "aniden" bir şey olmak istersiniz ancak. "aniden" bir şey olunmuyor, göt olunuyor ancak. "ya ben de kaybedecek bir şeyim yokmuş gibi takılsam" diyorsunuz, bende gayrı kaybedecek neyiniz var? cümleyi de doğru okuyun, o "ben" ben değil. ya hakkaten şunca zaman kaybedecek neyiniz oldu sizin? hep maddiyat, ilkokul düşleriyle örülü maneviyat. başka bir olay yok, hep romantizma, ay seviliyorum tripleri. yalınız kalamayınız, tek dileğim bu. böyle ölün, yine yalnız kalmayın. hot obur olarak, sanal afroamerikan dünyada zevklere dalın. ya ne bileyim gidin dedi kod'u yazın. sonra onlar hafızanız olsun, otomat olun.

ya şa dığınız hiçbir şeye inanmıyorum. bana mı yaş ıyorsunuz? ben miyim sizin dert ortağınız? ya ben sizin sanal bellediğiniz miyim? [sanal bellek] ya bana kapalı çekmeceler ardından ağlamayın, geriliyorum. uykusuz kalıyorum. geliyorsunuz "tamam geçti uyu artık" diyorsunuz. ay çok rahatladım, bak kaslarım gevşemeye başladı. comfortably numb sedyesindeyim bak. ohh mis. ellerim balon gibi bak, ya baksana.

ya bana progresif zihinsel atraksiyonlar yaşatmayın, aynı oksijeni ayrıştırmıyoruz işte. düşündüklerinizi düşündüm bitti, yaşadıklarınıza da inanmıyorum, kaygılarınızı ciddiye almıyorum, sarkastik mutlu görüntülerinizi sevmiyorum, travmalarınızla ilgilenmiyorum. ben mis gibi temizim, apartman çocuğuyum. düzineadamımben. hafızamda tutmuyorum sizi, yahu siz canlısınız kanlısınız, hafızamdaki bir tebessümünüzle mi yetineceğim?

ben apartman çocuğuyum ve bana kimse tecavüz etmedi. [mecazi mecusi ve gerçek anlamlarıyla]

Hiç yorum yok: