3 Ekim 2009 Cumartesi

duyulanlar

öğrenci tarafsız yorumsuz ölçülü profesyonel yapay tanrısal insansal insaniyetli kibirli bireyci. sonuçcu. sıfır kilometre egolu. beyinli. düşünsel, doğurgan, eş kenar üçgen. mesafeli. soğuk. iç gıcıklatan. "bazen beni de şaşırtıyor". korkutuyor. saçmalayınca cümlelerine yetişemiyorum. ya seversin ya nefret edersin. çok güzel dinliyormuş gibi yapar. insan değil. bazen yazdıklarını okuyorum, kendimi aptal gibi hissediyorum. sevsen bir dert, sevmesen bir dert. "siktir git dedim, bak sevdiğim adam kendisi, tamam dedi sadece, bu yüzden... anlamıyorum kızım adamı". insan seçmesi yok mu, delirtiyor beni, yahu bir insan en berbat yemekleri yer, en berbat mekanlara ayak basar da, metada seçici olmaz da neden insanları seçer? bana seni seviyorum dedi, çok sık aşık olduğundan, aslında hiç aşık olmadığından, kadınlara karşı bilinçli bir zaafı olduğundan bahsetti, sonra da bana beni sev dedi, dengesizleşiyor, bundan hiç sakınmıyor, bu özgüven delirtiyor beni, beni seviyor mu ki acaba?

hiç dersi dinlemiyor, bir tek matematik dersinde sorulara cevap veriyor, o da soruyu kimse çözemezse, çok aylak. oğlum diye söylemiyorum, boğazına sarılsan ne istiyorsun lan sen desen, öylece boş boş bakar, sonra eline bir kitap alır, okur gibi yapar, sonra sıkılır koltuğa bırakır gider. pek arkadaşı yok gibi ama nedense her gün birileriyle geziyor. antisosyal olmasından korkuyorum. yazdıklarını okudum, 13 yaşındaydı o dönemlerde, çok büyük acılar çektiğini yazıyordu, fakat çok neşeliydi o dönemler, acı çeken insan taklidi yapabiliyor, insanların mimiklerine dolan samimiyetsizlikten anlıyor. düzenden nefret ediyor, okuldayken saçları herkesinkinden uzundu, pezevenk sanırsın özel okulda okuyor, öğretmeleri de kızamazdı, zekasına güvenirlerdi, ama sorsan 4 işlemi yapmakta zorlanırdı.

akşama kadar bir koltukta oturur, sevdiği bir şey olursa onu yapar, öldürsen kalkmaz o koltuktan. canı sıkıldığında da götünün üstüne oturmaz, bu çocuk çok tembel. herkes ondan övgüyle bahsediyor, insanları etkilemeyi beceriyor, şunca zamanlık sevgilisiyim bir olayını görmedim. oğlum diye söylemiyorum, kendini sevdirmez hiç. "senden büyük bir patlama bekliyorum, 2-3 seneye kalmaz sen kabak çiçeği gibi açılırsın". "ya zamanında bu adam hakkında böyle demişlerdi, o patlamaya şahit olduk :)))".

beni dinlemiyorsun. bizi sallamıyorsun. bize gelmiyorsun. beni aramıyorsun. konuşmuyorsun. konuşuyorsun, o zaman da istediğim şeyleri konuşmuyorsun. bencilsin. mesafelisin. çok soğuksun. korkaksın. dalga geçiyorsun bizimle. yersiz iddialarda bulunuyorsun. her şeyi de bilmeyiver. anlıyoruz bize ait değilsin, bari ait olduğun yere git. sen zengin bir piç olsaydın, daha korkunç bir insan olurdun. paran yok diye bize katlanıyorsun bence. arkana bile bakmazsın. tanımadığın insanlar hakkında mesnetsiz yorumlar yapma, duyabilirler. özel gibi davranmaya çalışma değilsin, sıradansın sen de. coming back to ergenlik.

ya korkuyorum bir şey söyle?
sikeyim iki dakika anlamaya çalışma.


bu yazıda hissetmek zorunda olduklarınız:
kendinden bahsedilecek bir alan yaratmak için, o alanda yeteri kadar anlaşılamamış olmanız gereklidir.
kendiniz varsa, başka hiç kimse yoktur.
kendiliğiniz varsa, yanınızda birkaç kişi vardır, diğerleri figur ve sfenkstir.
birileri diye bir şey varsa, o birileri hayal mahsulüdür, ve konu dışıdır.

"içinizden bir şeyler söylemek gerekiyorsa, söylenenler üstüne" o şeyler, sizin kıskançlığınızdır.
kimse sizin hakkınızda konuşmuyorsa, gereksiz bir insan değilsinizdir. konuşulan her şey, bir şeyin "bitirme tezi"dir. kant'a bakın, 52 yaşında konuşmaya başlamış, bitirmiş bitireceğini.

insanlardan "insanlar" diye bahsedebilecek seviyede değiliz.
şopen'i okudum geçen, yine aynı adam, "okuyun ama okumayın" diyor.
birileri sizi seviyorsa, o birilerinin zaafları vardır, ve o zaaflardan bahsetmeyi siz çok seviyorsunuzdur.
oscar wilde de size akıl vermek istemiyordu.

Hiç yorum yok: