30 Eylül 2009 Çarşamba
istanbul'un ilçe ilçe zırtlanlık katsayıları
Şirinevler - %15
Bağcılar - %30
Mahmutpaşa - %35
Aksaray - % 50
Zeytinburnu - % 70
GOP - %100
(Liste matematiksel kurallara aykırı falan diye hiç şeyapmayın.Ben de biliyorum.Takılın öyle)
27 Eylül 2009 Pazar
26 Eylül 2009 Cumartesi
ankara'ya açık mektup (ilk ve son)
aslında bu kez aramız pek bi iyiydi seninle.eskisi kadar soğuk değildin,tabi mevsim de yazdı.gerçekten dinlenmemi sağladın iki ay boyunca.en iyisi,beni ev denen kavrama alıştırdın.sayende yuva kavramıyla kavilleştim.çocuk doğurmak isteğiyle yanıp tutuşan bir yeni gelin gibi oldum (oha)
bu kadar duygusallık yeter.bütün bunları neden yazıyorm.çünkü yarın memlekete gidiyorum.ankara karın,istanbul metresin olsun.ahahaha.ühühüü :(
24 Eylül 2009 Perşembe
23 Eylül 2009 Çarşamba
deney
tom waits - rain dogs
the smiths - asleep
part 2:
leonard cohen - suzanne
the clientele - ariadne sleeping
part 3:
mazzy star - fade into you
metallica - low man's lyrics
jeff buckley - lover, you should've come over
part 4:
bruce springsteen - the river
part 5:
pink floyd - high hopes
sentenced - guilt and regret
anathema - lost control
part 6:
a perfect circle - the package
the verve - the drugs don't work
iron maiden - tears of the dragon
22 Eylül 2009 Salı
ß aşaması
bazı şeyleri düşünürken kendimi temiz hissediyorum. kendi içimde konuştuğum oluyor. olacak illa ki. bazen irkilerek 'ulan ne malmışım ha' diye aydınlanıyorum, bazen hepten kararıyorum. ben sonuca bağlamakta zorlanıyorum, insan eksiltmek hiç kolay değilken, eksiltilmek çok zor olsa gerek. kendimi bir şeyin kuyruğuna bağlamam gerekiyor, yoksa içim rahat etmeyecek. vicdan azabından, tanrının gazabından öleceğim gibi geliyor.
içilir, atlatılır, boşverilir, üzerine konuşulmaz, arada bir iç geçirilir, coming back to life falan olur, dinlence olur, eğlence olur, hep bir şeyler olur, çok şey unutulur, çok şey değişir, çok şey unutulur, hep bir şeyler olur, eğlence olur, dinlence olur, coming back to life falan olur, arada bir iç geçirilir, üzerine konuşulmaz, boşverilir, atlatılır, içilir.
neyse boşverilir her daim asdfasfda.
21 Eylül 2009 Pazartesi
duygusal gibi
o değil de,kısa süreceğinden emin olduğum bir süre için bile olsa,hayatında fazladan birinin olmaması ne güzel şey lan! Hiç şimdi züğürt tesellisi falan diye kocakarı lafları etmeye kalkmayın. Yeri geldiğinde ondan şikayetçi olmayı da bilirim.ama böyle iyi gibi ya ne biliyim.zaten daha iyisini bulana kadar en iyisi sensin şiarıyla hareket eden bir hissiyattan bahsediyoruz.yani herhangi bir duygu dalgalanması yok,özlem yok,aldatılma şüphesi yok,aldatma dürtüsü yok,kaybetme korkusu yok,sabah uyandığında hemen aklına gelen biri yok lan daha ne olsun.
o hiç değil de,sahiden unutmuşum herşeyi ya,vay anam vay...
beyaz kelebekler nereye sıçtınız?
Bu sıralar intihar eden varlıkların hayatı ve hayatlarına son verişleri ilgimi çekiyor dostlar.İnsan değil de varlık yazarak tıpkı bir sinsi gibi kelime oyunu yaptığımı zeki okurlar anlayacaktır.
Evet varlıklar.Mesela beyaz kelebekler. Daha az önce sevimli ve bozkır köyümüzden dönerken bu varlıklardan onlarcasının intiharına şahit oldum.Kalbim paramparça şu an.
Bu kelebekler arabanın farlarından gelen ışığa doğru uçuyorlar.Uçmalarıylan arabanın bunlara bi tane koyması bir oluyor.Yani kelebeklerin beyninin çalışması ile ilgili herhangi bir malumatım yok ama arabanın orda onlara çarpacağını anlamaları lazım.Ama yine de ışıktan vazgeçmiyorlar,adeta güneşi görmeye yeminli bu kelebekler. İntiharın olanca günahından habersizce kendilerini ışık,biraz ışık için arabaların önlerine atıyorlar.Yazıktır!
19 Eylül 2009 Cumartesi
18 Eylül 2009 Cuma
¼ hikaye ©
¿
17 Eylül 2009 Perşembe
itirazım var!
tatü
15 Eylül 2009 Salı
büyük konuşmuş
13 Eylül 2009 Pazar
uykusuz
Hayır sanki bana günün içinde çok büyük sürprizler gizli de,sanki mükemmel eğlence vadetti de niye uyuduğumu problem ediyor.İnsan dediğin sabah 7de yatıp öğlen 4te kalkmazmış.Bütün günü kaçırırmış.Lan Ankara Cevizlidere'de neyi kaçıracağıma dair bir açıklaması olan var mı? Beyinsizler! Tükettiniz ömrümü dört bir yandan.
evde oturup kara kara düşünmeye karar verdim
bugün evde oturup, 13 eylül 2009 gününü düşüneceğim. tam olarak bugünü yaşamadan, nasıl yaşanabileceğini, nasıl bok edileceğini, nasıl içerde parça bırakılacağını falan düşüneceğim. 13 eylül, düşünerek geçireceğim bir gün olacak. hatta bunu gelenekselleştirmeyi de düşünüyorum, ikinci 13 eylül 2009 günü düşünme şenliği falan olacak. bu şekil olaylar olacak.
mesela bir 13 eylül 2009 nasıl geçirilir? kafa yoralım. adsfkfsad. pazar günü olduğuna göre, büyükçene bir kahvaltı yapmamız gerekirdi, o da sıkıcı gelirdi be, ağır gelirdi bu genç bünyeye. güne kahvaltıyla başlama şartımız varsa, şöyle sahil kenarına bir kaç rus hatunla inip simit kemirmek de olabilirdi. heeeeeee olurdu sikeyim. yani daha bir pazar sabahı nasıl geçirilir onu bile bilemiyoruz, koskoca 13 eylül 2009 gününü düşüneceğiz. saçmalığa bak. bi kaç hüzünlü şarkı dinleyeyim, belki hayata tutunurum, acılarımla başbaşa kalırım, ne bileyim böyle birden çocukluk anılarım beynime üşüşür, okuldan falan kaçarım. heeeeee. bu da çok saçma. film mi koysak be? arkadaşları toplasak? ya da başka bir yerde toplansak? pes mi kursak? ayı mı siksek? ne yapsak? koskoca 13 eylül 2009!!!
ya ne kastırıyoruz şu yaşamak işini, şu sikimsonik saatler o işi bizim yerimize yapıyor, takvimler çok başarılı, ya ne kasıyoruz? bak sen daha 13 eylül'ü yaşayamadın be. ha "bügun geri kalan hayatının ilk günü" diye de afili bir laf var, ya sikeyim, daha ilk günden bocalıyorum ben, yarın nasıl daha iyi yaşayacağım?
bana ekmek, bana iş, bana aş vermeyin, bana balık tutmayı da öğretmeyin. ya şu biraları soğutun getirin, o bana yetiyor. ya hakkaten yetiyor, inanmıyorsunuz bazen ama yetiyor. size de plazalar, fakülteler, hüsamettin cindoruklar falan girsin, öyle mutlu olun.
11 Eylül 2009 Cuma
aşgından geberiyorum?[meşgul] sinirli...................................
a stern cold man is what i am, hard, relentless
dış dünyadayız. üç beş ve yedi kişi bebareriz. aradayız. bir arada değiliz, bir değiliz. kablolar kısa ve smslerden anlamıyorum galiba. yok sanmıyorum ki. ya dursana bir dakika....................
eeee yeter be. bu eşiğe geldik. kes artık diyeceğimiz eşikteyiz. sus artık dinlemek istemiyorum ama yea asfdajsfdasfd.
liar! killer! demon!
back to the river araf!
mehmet, ahmet, ayşe, ali
ağzına sıçayım senin dali.
tıs tıs tısısıısısı tıs tıs tısısısısııs dış dünyadayız sesimizi duyuruyoruz artık. mezür. glavuz ve diğeleri. emilez ola. take me homeeeeee. asfdjasfdajfds. kubarıyorsunuz kollarımda ve çok saçmasınız her daim. gözlerinize alışamıyorum bu akşam çok içiyorsunuz ve dünden kalma bir ambulans bekliyor sizi. almaya gelecekler litfen bekleyin.
neden bahsediyorsunuz siz?
hiçbir şeyi neden bu kadar uzatıyorsunuz?
i knew the moment had arrived
for killing the past and coming back to life
her şey tamam. her şeyi tamamladık. başlıyoruz. bu kez başladığımız şey bitecek. öyle yok, öyle olmaz beyninin içinde konuşmak. bak çok susuyorsunuz. bebekler şebek, anneler şebeke: avea çekemiyor aşkımızı asfjasdfasd. manhattan'dan çıktım yola, yolum düştü seattle'a.
ya bizim neden insanlığımız yok?
balina, aterina, kalamar, fok.
kaside, gazel, methiye, malumat
dinden imandan çıkmış bat dünya bat!
kafamda bir yazı var, bir türlü çıkmıyor. çıkartmaya uğraşıyorum, çıkartmalarını bile yaptım, çok satacağız, fekaaaaaat?
öyle bir yazı olacak ki sadece notalar olacak, piyanist olacak, piyanistin kendinden geçişi olacak, fakat asla kimse piyanoya bakmayacak adsafjasfaj. saçma olacak ama kulağa yabancı geldiğinden, garip bir diyara alıp götürdüğünden kimse saçma diye elleşemeyecek. bakacaklar, anlamaya çalışamayacaklar, zekaları yetmeyecek. kelimelere olan hakimiyetleri yetersiz kalacak. anlamayacaklarını bile bile, anlatacağım, fakat anlamamış olmaktan da büyük zevk alacaklar. büyülenecekler. sihire inanacak kadar aptal olacaklar.
peki neden yazmıyorsunuz?
isa'nın suçu var, o çok suçsuz.
ben büyük adamım. büyük adam olmasam büyüklüğe öykünmem. birkaçınızın algılarına yakalandım o kadar, hepinizin algısının dışında yaşıyorum. büyük adam olmasam kardeşim derdiniz bana, bana saygı duyardanız, aşk beslerdeniz. bakın ben büyük adam olduğumdan bana karşı nötrsünüz, hakkımda görüş belirtemeyeceğiniz kadar büyüledim sizi. mimledim. ağzınızı yüzünüzü yonttum, sizleri hayvanlaştırdım. ya bakmayın öyle bana? bana bakmayın.
matah bir şey değil yaşıyor olmak
füzeler geçiyor gırtlağınızdan çok ak!
şeytana kibrit uzatan benim, ateşlere sebep benim. dj marx, camus, livaneli, ceza ve diğerleri, rap içinde rap, köle içinde kul benim. kuldan kullanmak, köleden kölermek. yani? yani?
hepimiz ergenliğe geri dönüyoruz
toplanın rap yapıyoruz, kendimize tapıyoruz
ben yüce callahan, annenize nallıhan
rap yapıyorum, rap yapıyorum, lan!
10 Eylül 2009 Perşembe
Tanrı'nın insana yapacağı en zor sınav nedir?
9 Eylül 2009 Çarşamba
İstanbul'a açık mektup 5
Off devam edemiciim.
babel filmindeki japon zırtlanlar
8 Eylül 2009 Salı
tespit yazısı
Benim hippi olduğunu düşünen arkadaşlarım var. Kendileri son derece gerçekler.Sen,ben gibi nefes alıyorlar,onlar da et yiyorlar,sevgilileri falan var.
Ama bir taraftan da nasıl bir kafa yaşadıklarına akıl sır erdiremediğim kişiler bunlar. 21. yüzyılda hippi mi olunur anasını satıyım ya.Bu nasıl bi aymazlık? Ne türden bir görmezden gelme çabası? İlahi çocuklar. Çiçek çocuklar.
Sokaklarda falan yaşıyorsunuz. Peşinizde her daim zabıta.Seyyar satıcı oluyorsunuz zaman zaman. Konur Sokak'ı işgal etmişsiniz. Santurlarınızla,sipsilerinizle ordasınız. Doğal rastalarınız var.Bak bi bu güzel ha sizinle ilgili. Orda "sokak sanatçılığı" yapıyorsunuz. Soranlara da meditasyon müziği yapıyoruz diyorsunuz. Çok dertli sigara içiyorsunuz.
Ben bütün bu olan biteni izlerken,acaba içlerinde hiç mi kariyer yapma isteği yok,olmadı mı diye düşünüyorum.
evet
"I've known you since you were a twenty, and i was twenty,
and thought that some years from now
a purple little little lady will be perfect
for dirty old and useless clown"
İşte böylesin.Aynı da böyle bi tipsin.Soytarı,rezil herif seni.İşinin gücünün,dininin imanının para olduğunu görmek için şu karikatüre bakmak bile yeterli.Bir de o dirty,old and useless haline yanmadan yirmilik morlu kızların peşindesin.Leş herif!
sayfa 338, asfdjdasf.
7 Eylül 2009 Pazartesi
dayımın kitap projesine neden engel olmaya kalktım?
kederlendim.
dayımın kafasını karıştırmaya çalıştım. alev alatlı denemişti dayıcığım, olmaz o iş, alev bile ortaya bi şey koyamadı sen nasıl koyacaksın diye verdim ayarı. hayatında okuduğun tek kitap unabomber dayı dedim, kaczynski gibi yanlış yapmayasın, kendine gelesin dedim.
sinirlendim. baktım eleman bu yaşta kitap yazmayı, insanların akıllarına kazınmayı falan tahayyül ediyor, ben ne yapıyorum? ben ne yapıyorum? ya hakkaten ben ne yapıyorum?
yarın bi kitap yazıp yayınlıyorum, iki saatte yazarım gibi geliyor.
bizim o kadar paramız mı var oğul?
tamam vazgeçtim dünya nimetlerinden, tibet'e rahip olayım, dalyanlara gölge olayım.
işte o dünya nimeti:
kız kardeşimin sevgilisinden ayrıldığını nasıl anlıyorum?
6 Eylül 2009 Pazar
eylül olmuş hiç çaktırmıyorsunuz, şimdi giyeceğiz kalemleri defterleri, okula yardıracağız. okula gideceğiz heyoo.
ama eylül olmuş söylemiyorsunuz, yarın bir gün ararsınız "gelsene" diye. gelmezsem bilin ki ben daha eylüle girmedim. gelirsem de aralık getiririm yanımda, az biraz da kasım, az biraz adsafdjsafa cezmi ersöz, az biraz bira. piçler.
//bazen eylül oluyor, şemsiye satın alıyorsunuz hemen. evet yağmur kaçakları sizi asdfajs//
yalınız ben ne leş bir insan oldum ya, gidip banliyö treninden bir sersericesine sarkayım. çekirdek biriktireyim avuçlarımda.
bi zahmet ayılayım artık, bi zahmet beynime kan gitsin, bi zahmet. öff sikeyim.
homofobia
İddia ediyorum ki dostlar Cem Adrian eşcinseldir. Peki neden böyle bir şeyi iddia etme gereği duyuyorum.Şerefsiz miyim ben?Yoksa homofobik miyim?
İkisine de evet anlamında başınızı salladığınızı biliyorum piçler! Kimseyi kendiniz gibi sanmayın lütfen.
Neyse,bu kanıya nerden mi vardım? Çünkü aşağıya yüklediğim şarkıyı bir erkeğin yazması imkansız dostlarım. Saçmalama falan da demeyin hiç. Öyle işte. Bir kadını bir erkek böylesine duyarak anlatamaz.
Ayrıca Cem Adrian'ın o binbir çeşit,renk-ahenk sesi keşfedilmeden önce bir kafede falcılık yaptığını,bu sıralarda da Fazıl Say tarafından keşfedildiğini biliyor muydunuz? Falcılık bana öyle pek erkeklerin yapacağı türden iş değilmiş gibi görünüyor.Vallahi bilmem.Ben diyenlerin yalancısıyım.
Sakın her haltı anladığınız gibi bunu da yanlış anlamayın lütfen.Ben sadece bir tespit yaptığımı sanarak bunu sizinle paylaşmak istedim.Mucuxx
4 Eylül 2009 Cuma
şiirsel
karlar altında sığınacak bir liman arar zavallı yüreciğim
halbuki ne liman var ortada sığınacak,ne de kafamı sokacak delik
ey ya ha yarabbi vardır bunda da bir hayır
söyleriz betüşle hakkımızda dinimiz amin
ne ağıtlar yaktım ne torpiller buldum yoktur çaresi derdimin
İstanbul'da sokakta kaldım ulan daha ben ne diyim
ey ya ha yarabbi vardır bunda da bir hayır
söyleriz betüşle hakkımızda dinimiz amin
3 Eylül 2009 Perşembe
ankeeeet
Neyse,seçeneklerdeki dizilerin üçünde de başrolde Nejat İşler olduğunu elbette biliyorum.Ve size tek bir cevap verebilirim.Ya ne olacağıdı? ;)
2 Eylül 2009 Çarşamba
küçük kadınlar'dan mesleğimize yönelik eleştiri
[buraya kadar ilaç işinde dönen pislikler çogüzel anlatılmaktadır.]
ve armağan ilaç kaçakçılığının yapıldığı merkeze, yani diyarbakır'a gönderilmeye ikna edilir. gecede 250 lira alacaktır, adsfjasjfas, düşünün nasıl bir para dönüyor bu işte yeaa. falan. armi hanım kabul eder tabii ki, mecburdur bu alengirli işleri yapmaya, para kazanması gerekiyordur.
türk televizyon tarihinde bir dönüm noktasıydı bence, mesleğini kötüye kullanan eczacıları da sonunda dize getirmek kanal d'ye düşmüştür. asdjfsadfjd doğan medya grubu, eczacılara da haddini bildirmiştir elbet. ne iş?
1 Eylül 2009 Salı
tamam
takılıyoruz ya hani böyle, aklımıza geleni yazıyoruz, o an için yazılabilecek en güzel şeyi yazdığımızı düşünüyoruz ve adeta hedonistçe anın tadını çıkarıyoruz. bazen bakıyorum bunu yadırgayanlar, ayıplayanlar oluyor. hangi bazen diyeceksin?
bu facebook şeysinde, bikaç yorum yapayım dedim. o an yapılabilecek en güzel yorumu yaptım bi fotografa. fakat, yorumladıktan sonra karşı tarafın "çok saollllll canımsssss" demediğine, ya da "ehehehe çok komik" yazmamasına biraz gerildim. e haliyle duvara yazıyoruz ama duvara konuşmuyoruz.
ertesi gün okulda şöyle bi muhabbet olduydu "bi daha öyle şeyler yazma". eleman içerlemiş yaptığım yoruma, dokunmuş adama. dedim eyvellah. bundan sonra size esprili yorum yok, bundan sonra size insanın içini bir hoş eden kelime oyunlu yorumlar da yok dedim. tribimi koydum. baktım eleman "ya abi herkes bakıyo sonuçta oraya" diyor. "ekmeğime taş koyma" diyor. "karizmayı çizme" diyor. ben de "tamam" deyip, sayfayı kapattım.
kıssadan hisse internet geyiğine alışmamış adamla, sanalla gerçeği ayıramayan adamla işin olmayacak afsdfsafa. adam hala ordan garı düşürürüm, iş çıkarırım derdinde.
neyse lan bu çok içime oturmuştu, paylaşayım dedim. konuşarak atlatayım dedim asajfjas. çocuk gibi azarlanmıştım nerdeyse dostlarım. ah kalbim sıkışıyore.