2 Mart 2010 Salı

lucy in ümraniye with diamonds

◄███▓▒۩۞۩ arıza radyo ۩۞░▒▓███►

merhabalarrrrrrrrrrrr! ben dj zen! şu anda efemine koyayım arıza radyodasınız! önce bir şarkı ile başlıyoruz, ondan sonra sohbete geçelim canlarım. evet sayın dinleyeciler açılışı david gilmour'dan smile ile yapıyoruz. ilerki dakikalarda neşelenmek için offspring çalabiliriz. huzurlu ve oturaklı bir şeyler duymak istediğinizde de camel çalarak gönülleri fethetmeyi düşünüyoruz. heyyooooo!

evet, ümraniye-taksim yolculuğumuz başlamak üzere. bu yolculuk hermann hesse gibilerin hindistan yolculuğuna benzetilebilir, huzur ve kaçış. size ümraniye hakkında birtakım şeyler söylemek zaruriyeti içindeyim, ümraniye geç gelmekle alakalıdır. geç kelimesi ümraniye inkılap mahallesi tarafında, ferit devellioğlu tarafından bulunarak saksoncaya kazandırılmıştır. sözlük yazarlarının, antropologların ve sosyologların ümraniye'de birçok keşif gezisine çıktığını biliyoruz, şerif mardin efendi beyzade 1 mayıs mahallesi hakkında "half-lightened insanların yaşam alanı" ifadesini kullanırken, 1 mayıs mahallesindeki her evin duvarındaki ibrahim kaypakkaya, tikko, tkp/ml afişlerini, grafiti ve siyah boyayla gelişigüzel yazılmış yazıları örnek göstermişti. ümraniye'de fen bilimleri alanlarında da birtakım çalışmalar yapılmıştır, özellikle mimarlar ümraniyenin gotik ve rönasans sonrası mimarisine ilgi duyuyorlar, ünlü mimar renzo piano ağaoğlu ve ekşioğullarının ortaklaşa yaptığı "ümraniye tower"ın mimarisine hayran kaldığını söyledi bir röportajında. ümraniye tower, son teknoloji ile donatılmış -saati ve hava sıcaklığını gösterebiliyor- ve ümraniye'nin merkezine muazzam bir görsellik kazandırmıştır.

emre kongar: "demokrasimizin can damarı ümraniye'dir" demiştir. hasan bülent kahraman ise "ümraniye, niye?" yazısında, "ümraniye insanı türkiye siyasetinin dengeleyen unsurudur" demiştir.

ümraniye-taksim yolculuğumuzun 15 dakikasındayız. şu anda göztepe köprüsünde bulunmaktayız. göztepe köprüsü, istanbul trafiğini önemli ölçüde hafifleşmiştir. bu köprüde inecekler, şöförün ikazlarıyla -biraz tembeldir bu durağın yolcusu- iner, inerken de benim çantama sürtünürler genellikle. hatta, onların inmesi için önce ben inerim otobüsten, o sırada uyanık bir yolcu benim binmemi beklemeden benden önce biner otobüse ve ben ona küfür ederim. ne yapayım? sırada, offspring - bad habit. afiyet olsun.

şu anda acıbadem durağındayız. benim lise bu durağın birkaç sokak ötesindeydi. ayrıca bu durakta birtakım elit ve eli yüzü düzgün insan -lolitalar da dahil olmak üzere- insan inerdi, varoş insanı olduğumdan onlarla beraber aynı durakta inip aynı istikamette yürümek büyük keyif verirdi bana. 10 dakika sonra kadıköy'de olacağız. ben de sahilde bir sigara içerek dumanlanacağım. sizleri camel - long goodbyes ile başbaşa bırakıyorum.

aha kadıköy. (reklamı kapatmak için tıklayınız) kadıköy'den karaköy'e geçip oradan tünel ile taksim'e varmış olacağız yaklaşık 40 dakika sonra. oha. şahane kadıköy'deyiz. ah muhsin ünlü bir şiirinde "yine kadıköy, selami var size" demişti. burdaki ince göndermeyi anlamak ile anlamamak arasında gelgitlerle büyüdü bir nesil. gazete bayiilerinden radikal alıyoruz. karaköy yolculuğunda en iyi giden gazete budur, cumhuriyet gazetesi de önceden çok okunurdu vapurda, moda yaşlıları birbir ölmeye başlayınca gazetenin tirajı -özellikle vapur içindeki tirajı- epey düştü. karaköy vapuru'nda bir şeyler okumak zorundayız, kural var, yasa var. bu vapurun yolcuları garip giyimleri ve de ilgisiz gözleriyle, kitaplarına gömülürler, karaköy'e yaklaşırken kafalarını kaldırıp iskeleyi kontrol ederler, en önce inmezler, en sona da kalmak istemezler, aceleci davranan olursa bir daha vapura alınmaz (beni bir kere almadılar). şimdi şarkı arası, taksim'e yaklaşıyoruz ambiyansa uygun bir şeyler dinlememiz gerekiyor, ben genelde erken dönem pink floyd dinliyorum. o yüzden erken dönem pink floyd eseri olan julia dream şarkısıyla sizleri başbaşa bırakıyorum. fazla sırnaşmayın.


tünel yolculuğumuza başlıyoruz. başlıyoruz ve bitiriyoruz. bitti efendim. ahan da istiklal caddesine tersten girizledik. şimdi, ümraniye nerede diye yüksek bir yere çıkıp bakıyoruz. ben genelde hüseyin ağa camii'nin kubbelerine çıkıyorum, ümraniye'nin geride kaldığını anladığım anda, konuşma şeklimi değiştiriyorum, çantamdan kıyafetlerimi çıkarıp herhangi bir kafenin tuvaletinde üstümü değiştiriyorum, yanımda getirdiğim düzleştirici ile de saçlarımı düzleştiriyorum. sonra tekrar kubbelere çıkıp ümraniye'nin güneşin batmasıyla yok olduğunu görerek hareketlerimi kontrol etmeyi bırakıyorum, ve çılgın atmaya başlıyorum.

sıradaki şarkı, beatles'dan geliyor, lucy in the sky with diamonds. arıza radyo'da ben dj zen ile beraberdiniz. başka yolculuklarda görüşmek üzere canlarım. takipte kalın. mujksss.

◄███▓▒۩۞۩ arıza radyo ۩۞░▒▓███►

Hiç yorum yok: