24 Kasım 2009 Salı

itiraflar IV [jean-jacques rousseau'ya ek]


  • hatice'ye dair. hatice, abimin ilk eşi. abimden iki çocuğu oldu, ikisi de 1 yaşına basmadan öldü. hatice, aynı zamanda amcamın gızı. gazı. akraba evliliği neticesinde, doğan çocukların ölmesi, bu ölümlerin de abimle hatice'nin arasını açmasıyla hikaye başladı. abim, yurt dışına çıktı, rusya'ya gitti asdfjadf. hayvan herif. hatice bizimle kaldı, artık o ailemizin bir neferiydi. el üstünde tutulması gerekendi. ama o abarttı, kısa zamanda ailedeki tüm erkleri eline geçirip, tiranlığını konuşturmaya başladı. despot yönetimlere tahammülü olmayan ben, arsız ve şımarık, ayrıyeten ayrıcalıklı -ailenin en küçük erkek çocuğu- olduğumdan hatice'yle geçinememeye başladık. hatice'nin bana tahammülü yoktu asfdja, benim de zaten kimseye tahammülüm yoktu. annem de gariban, hatice'ye ses edemiyor, annem bir eline alsa ipleri, hatice'ye haddini bildirse her şey güzelleşecek. ama annemin korkusu da hatice'nin evi terkedip, 4 yıldır eve uğramayan abimi terketmesiydi. asfdsa lan terketse ne olacak? adam eve gelmiyor, terketmemesi büyük salaklık. neyse, hatice annemin pederden kalan dul ve yetim maaşından kendine pay ayırıyor, giyimine kuşamına özen gösteriyordu. her şeye layıktın sen hatice afjsdaf, salağın önde gideni. işte ben okula başladım, okulu sevdim, çünkü hatice yoktu asdjfa. sikik. kısa zamanda okuma yazmayı öğrenmiş olmam da hatice yüzündendi, öğretmenin annemi her gördüğü yerde "yahu zehir gibi çocuk" demesinin sebebi de hatice'ydi; başarılıydım çünkü hatice bana bulaşmasın istiyordum, eğer başarısız olsam bu kez de "seni zekasız piç" diye üzerime gelecekti. gelemedin hatice asdja. çizim yeteneğimi farkeden örtmen de artık o boşladığı resim derslerini yapmaya başlamıştı, millet pastel boyayı dudaklarına sürerken ben bir picasso olma yolunda ilerliyordum asdfja, saçma. hatice benim metaforlarımı da geliştirmişti, ona duyduğum kin, hayal dünyamı zenginleştiriyor bir yan da küfür haznemi, imalarımdaki tonlamayı artıyordu; her köşeden hatice'ye voleyi çakıyordum. ta ki o güne kadar. hatice, ben salonda harıl harıl duvardaki saati çizmeye çalışırken -güzel saatti be- gelip "babanın parasıyla mı alınıyor o resim defteri" diye kükreyene kadar. resim defterini çekiştirmeye başladık karşılıklı, ben kazandım sonra da resim defterini yüzüne fırlattım. bana akşam yemeği vermediler adfsjadf, hay sikeyim. bir daha evde yayıla yayıla resim çizemedim, çizdirtmediler, tarihe not düşülsün. okulda ilk resim dersinde hatice'yi çizdim, kara yağız bir eşşek çizdim, güzel de olduydu. çizerken deli gibi gülüyorum, aynı hatice, aynı lan falan diyorum, o kadar konsantre çizdim ki öğretmenin dikkatinden kaçmadı "callahan sen ne çiziyorsun öyle gülerek?" dedi. eşeği gösterdim, "hmmm güzel olmuş, bunu okulun girişindeki panoya asalım, hmm ilerde ne olmayı düşünüyorsun sen?" asdfsafd. okulun girişinde kara eşek duruyor, resmin altında da "callahan ağabey, 1-a sınıfı" yazıyor, gelen giden "1-a?" diye takılıyor. afdjas, lan olm o kin nefret sizde de olsa hepiniz aşmış eserler ortaya koyabilirdiniz, sinirden kendimi sikmedim değil. sonra psikozcu bir hoca vardı, işte bu çizilen resimlerden anlamlar çıkarıyor, benim resmi de almış eline, yorumluyor. şey dedi "sizin evde sana kötü davranan biri mi var?". şaşırdım kaldım. medyum musun nesin lan? "bu kişi seninle geçinemiyor, seni dövmüyor değil mi? bu eşşek o kişi değil mi?" dedi. benim boğazımda bi yumruk düğümlendi, evet diyemedim. "yooo" dedim, hocayı göt edeyim bari diye artisleştim. evet lan oydu. hatice'nin kaderi de şöyle oldu, abimle ayrıldılar, ayyaş keş bir adamla evlendi, adam dövüyormuş bunu. mutsuzmuş benim karabasanım.
  • "...bu da senin için. önce sen kimsin? napiyosun lan? hala 'annemle babam ayrıldı, babam annemi aldattı, ondan nefret ediyorum, life is suckssss' diyor musun hala? sen hala orda mısın? halen bu yapış yapış halinle insanların ilgi odağı oluyor musun? ağlıyor musun uluorta? her şeyi götünden anlayıp hala "life is suckssss" diyor musun? yahu benim hikayem seninkinden daha acıklıydı asdfjasfd, hiç gördün mü 'dünya yalan söylüyor' dediğimi? hiç pes ettiğimi gördün mü? görmedin sen. göstermedim. ben seni adam edemedim, bana da bulaştırdın bir kaç şey. şifayı ben de kaptım. napıyosun lan? ne bok yemeye yaşıyorsun sen hala? sana sinirim hiç geçmedi. ağzımı açıp gözümü yumamadım, yapamadım. ağzına sıçacaktım, o suistimal ettiğin 'genişliğim' kurtardı seni. hani sağda solda övündüğün 'bu kadar geniş insan görmedim' dediğin ben var ya, bir tek senin götünü topladım hayatım boyunca. bir tek senle başedemedim, lan seni terk bile edemedim. öyle düşün. arkamdan gelecektin yine, bağımlı gibi; beni terkettiğin gün ben zil takıp oynadım biliyor musun? öyle sevindim, öyle mutlu oldum. sahi beni terkedebilecek kadar 'egoyu' sana kim verdi? asdfjaf, kim verdi ha dostum? paramparça kişiliğini kim toparladı, kim seni adam etti? ya "sen" demedin hiç. biliyorum senin gibi bir sürü var dünyada. biliyorum, leş gibi karılar her yerde. ya siz bir bitemediniz gitti...." diye geceler boyu düşünüyordum, hahah, çünkü ilk kez bir insana verdiğim emek boşa gitmişti, ben onun burnunu boktan çıkardığım anda, suni teneffüsle nefesini normale döndürdüğüm anda o bana tekmeyi basmıştı. canım sıkılmıştı. oyuna gelmiştim. şapkayı önüme koyup düşündüm. geceler boyu, gündüzler koyu. sinire kesmiştim, "yahu ne cesaret?" diyordum, daha dün "aşkım bebikim, hayatım, immortal'ım" diyen hatun bugün "seni sevmiyorum. denedik olmadı, yarağı ye" falan diyordu. denedik olmadı ne lan? -deneme tahtasıııı oldu bu gönlüm- lisedeydik işte, arkadaşların hatuna bakış açısı "çaktın mı?"dan öte değildi, ama yine de seviyorduk be abi. öyle şeyolmasın, yurdum erkeği abaza görünür içinde romantik adam taşır. bir de işte, "hatun postayı koymuş sana" muhabbeti vardı asfdad, lan ego paramparça oluyor o an, sevdiğin insandan ayrıldığına değil de "koymuş çocuğu" lafına üzülüyorsun. neyse, bana tekmeyi atan hatun, neşeli, gayet mutlu, giyimine kuşamına ayrı bi özen göstermiş, işte sürekli bunu erkeklerle falan görüyorum; bende durum biraz farklı, sallamıyorum, ne bok varsa yesin, "bizden geçti aga o işler" falan diyorum, eve gelip dostoyevski'ye kaldığım yerden devam ediyorum. aradan 1 ay geçti, aradı bu beni "callahan ne yapıyon? eheheh" diye konuşuyor. "iyidir sen?" diye buz gibi cevaplar veriyorum, "hakkını helal et, senden helallik almak istedim" dedi, "olur" dedim. bunun için aramış olamazdı asdfja, sesinde sahibine yalanan kedinin tınısı vardı, konuşmanın ilerleyen bölümünde "ben seni özledim" dedi. açtım ağzımı yumdum gözümü. son cümleyi de "ne oldu?" diye bağladım, ağladı. işte yine muhteşem kişilik ağlıyordu. "bi daha beni arama" dedim kapadım. telefonu kapadım ama, çenemi bir türlü kapayamadım. kitaplıktaki kitapları sağo sola fırlattım, adfasf, "sikeyim, sikeyim, sikeyim" diye sürekli aynı konsantrasyonda küfürler ettim. yatıştım bir süre sonra, çay aldım mutfaktan, oturdum porno seyrettim. hakkaten bunu yaptım.

Hiç yorum yok: