30 Ocak 2010 Cumartesi

allah nazardan saklasın!

ejder kapanı filminde esas katilin kim olduğunu filmin en başlarında anladım lan! kimse de anlamamıştı bi tek ben anladım. bence zeka küpüyüm ya, değil miyim? :/

28 Ocak 2010 Perşembe

2004'ten beri

22 Ocak 2010 Cuma

:(

"kar$im n'aber?" (şu kelimeyi yaygınlaştırdığım güne lanet olsun). "iyi ya farma" (bu kelime de dalga unsuru olmaktan çıkıp, acı veren bir şeye dönüştü). "senden n'aber?". "iidir dersler filan" (sorsana dersleri nasılmış? sormayacağım.)

kar$im iyidir. okul filan işte. repeat after me: okul filan işte. kayboldun görünmüyorsun (duygusal anlamda mı?). yüzünü gören cennetlik (metafizik anlamda mı?). hiç sesin çıkmıyor (buranın akustiği iyi değil). baksana ne diyeceğim? (ne tarafa bakayım?)

evde oturmak filan. tv filan. yemek filan. koltuk filan. kahve filan. gazete filan. tavan seyretmek filan. sehpaya ayak uzatmak filan. sandalyenin ön iki ayağını kaldırarak oturmak filan. sigara içmek filan. internet filan. oyun oynamak filan. yalnızlık filan. adam yayınları'nın çok eski bir sayısı filan. cnbc-e filan. e-2 filan. diziler filan. berbat türkçe dublajlar filan. bakkala gidip gelmek filan. şarkı filan. rulokat filan. doğadan poşet çay filan. yorgunluk can sıkıntısı filan. günlerden pazartesi-salı-çarşamba-perşembe-cuma filan. hatıralar filan. komik bir şeyler izlemek filan. kağıda bir şeyler karalamak filan. konuşmak istememek filan. depresyon filan. kendine acındırma ve acıma seminerleri filan. killing the past coming back to life filan. pink floyd filan. mutfakla oda arasındaki mesafe filan. kapı kolunu bastırarak kapıyı açmak filan. kitaplığa ters konulmuş kitabın sayfalarını karıştırmak filan. reklam aralarında ntv izleyerek ülke gündeminden haberdar olma çabası filan. canım hiçbir şey yapmak istemiyor filan. istersen kuş vuralım filan. ısrarla çalan telefon filan. hiç çalmayan telefon filan. duygusallaşmak filan. porno filan. kendimi toparlamalıyım filan. yalanlar filan. üzüntü-sıkıntı-karamsarlık-arabesk ruh hali filan. içki filan. kokoreç-baharat filan. azıcık ilgi gösterilince şımarmak filan. duruşu bozmak filan. hisli şeyler izleme-okuma-dinleme eğilimi filan. aniden enerji patlaması filan. ruh hali: karmakarışık filan.

kar$im iyidir. filan filan filan. filan işte canım (olur öyle filan). zaten can sıkıntısından başka bir şey paylaşabilseydik, en büyük ortak bölenimiz can sıkıntısı olmasaydı filan şimdi dünya turu-yabancı dil kursu-sportif faaliyetler-gecelere akmalar-partiler filan yapıyor olacaktık. sonra: süper eğleniyorum-çok gülüyorum-fotograflarda azıcık daha güzel çıkmalıyım (şu açıdan çekse daha iyi)-aman be yeaa-sevgilimle aram çok iyi-nazar değmesin-ciddi düşünüyoruz-seviyorum abi filan. bir kapı kapanır diğeri açılır-ben de öyle düşünüyorum-sabır filan.

ne diyeyim hüzünlü olunca hiç, mutlu olunca hiç mi hiç çekilmiyor(sunuz) filan. iki arada bir derede olduğunuzda da hiç mi, biraz mı çekilmiyor(sunuz) karar verebilmiş değilim.

sweet ireland!

bundan daha mutlu olamazdım! en sonunda dualarım kabul oldu ve blogumuzu İrlanda'dan birileri ziyaret etti.

irlanda benim için çok önemlidir dostlarım. bunun nedenini inanın ben de çok iyi bilmiyorum ama hayatımın geri kalanını İrlanda'da geçirebilirim, o derece seviyorum yani.

hem de Umut Sarıkaya hayranı bir irlandalı. eğer blogu takip etmeye devam edersen irlandalı, şunu bil ki bana evlenme teklif ettiğin takdirde, asla hayır demiciim. sevgiler ;)

18 Ocak 2010 Pazartesi

gece gece

içimdeki kurtları bir bir dökecem. bir diğer kıl olduğum durumdan bahsetmeliyim size.

biliyorsunuz eşcinsel dostlarımız var. olsunlar tabi diyecek bir şeyimiz yok, olamaz da. ben bu durumda olumlu yada olumsuz fikir beyan edilmesine karşıyım . dünyanın en olağan şeylerinden biri. meyvelerden çileği değil de, muzu tercih etmek gibi birşey. o yüzden üstünde değerlendirme yapılmasına bile gerek yok.

ama konu bu değil. benim canımı sıkan bir durum var ki, o da eşcinsellerin insanlara kendilerini ifade ederken herşeyden önce eşcinsel kimliklerini ön plana çıkarmaları. sen nesin diye sorsak ( bir -ist'le cevap vermek zorunda değil tabii ki buna) eşcinselim diyecek. herşeyden önce eşcinsel. insanım demez, eşcinselim der. bazı ideolojik gruplar oluştururlar, ya da olanlara dahil olurlar. burdaki tek amaç, tek hareket noktası eşcinselliktir, grup onların eşcinselliğini ispatlamak üzere kurulmuştur.

iyi de canlar, dünyada başka mesele yok mu? şimdi diyeceksiniz ki 'toplum' bu meseleyi kabullenmiyor, o yüzden sürekli dile getirmek zorundayız.ama siz böyle davranarak kendi durumunuzu anormalleştirmiyor musunuz? dünyanın en doğal olayına, dünyanın en doğal tepkileri verilmeli, sürekli seçimlerden dem vurulmamalı, bir şeyi diğerine tercih etmek çok doğaldır, biri size eşcinsel misin diye sorduğunda sadece 'ha evet öyleyim' diye cevap vermeli.

bilmem. ben böyle düşünüyorum.

kaos



anarşistlerin bir takım özelliklerine inceden kılım. yüzlerine söyleyemiyorum ama buraya bari yaabileyim artık nedir yani, her tarafımda bunlardan var diye ne düşündüğümü söyleyemeyecek miyim lan! neyse...

birincisi, ben artık siz bir cümleye başladığınızda devamında ne diyeceğinizi önceden seziyorum. bu kadar sıkıcı olunur mu ya! solculara derdik, siz daha beter oldunuz. allam yareppim.

her savunmanızı da 'bunu toplum bize dayatıyor' ile yapmanız da ayrıca ilgimi çekiyor. ya, toplum dayatıyorsa hepimize dayatıyor, ben istediğimi alayım toplumdan, sen hoşuna gitmeyeni alma,herkes kafasına göre takılsın. sözde bireycisin ama insan kalabalıklarının tek tek insanlar üzerinde bu kadar etkili olduğu konusunda da hiçbir şüphen yok. allah allah. destur bismillah.

ama yine de iyi insanlarsınız, hoşsunuz, yapacak birşey yok.

güvercin



toplumsal duyarlılığı facebookta göstermek ne hoş! ama sadece facebookta. herkeslere bi bakıyorum, şu serkeş, şu apolitik, şu iplemez hallere bakıyorum, içten içe mutlu oluyorum. ne güzel insan olduk ya,diyorum. etliye sütlüye karışmaz, gazete okumaz, politik refleksleri yok, bırakınız yapsınlar-bırakınız geçsinler felsefesini benimsemiş yumurta gibi insanlar olduk. ama gelin görün ki facebooktayken duyarlı olmazsak bizi ordan atacaklarmış gibi davranıyoruz. önemli ve anmasal günlerde hepimizin profil fotoğrafı değişiyor. unutmadık, unutturmayacağız falan diyoruz. gerekli de bi yerde. çeşitlilik katıyor gibi sanki. iyi böyle.

16 Ocak 2010 Cumartesi



şu ortadaki manken var ya, onun ayakkabısından istiyorum. çok istiyorum lan! hayatta hiçbir şeyim az olmadı onun kadar, hiçbişeyi istemedim onu istediğim kadar :'(

lütfen bi yerlerde gören olursa haber versin.

ayrıca da, kadın da 1.90 boy var, sen bunu giysen nah sende böyle güzel durur çingenetor diye aklınızdan geçirirseniz mezarınıza tükürücem!

watashiva

www.sekerkizcandy.com

kendimi kaybettim.durunamıyorum. 20. bölümdeyim ve daha izleyecek 95 bölümüm var a dostlar. öylesine mutluyum ki, şu ankara soğuğu bile dokunmaz bana.


14 Ocak 2010 Perşembe

korkunç olduğun kadar güzelsin de

kafa karışıklığı nedir?



buraya bir ülkücü grubun eylem görüntüsünü de koyup, aradaki 7 farkı bulun derdim, eğer ortalığı karıştırmaya bayılan bir adi şerefsiz provakatör olsam derdim, ama allahtan ki değilim, o yüzden demiyorum.

dönemsel

buraya yazmayalı çok oldu. ben buraya yazmayalıberi çok şey oldu. insanların arasına karıştık, masalar etrafında toplaştık, sosyalleştik, kavilleştik. bu sırada çeşitli şeyler öğrendik. insan pekala bir başkası mutluyken, bunu derunundan hissedebiliyormuş.hep birlikte mutluluktan dansedebiliyormuş falan filan.

bir de dönemleri oluyor insanların.dönem bence çok psikolojik bir terim, hayatta sadece psikolojiyle ilişkilendirilmeli. çok kez insanlardan şunu duyduk ' dönemdir geçer, hepimizin böyle dönemleri olur'. içlerinde en ilginç olanı bunu bizi hiç tanımayan ve hayvan gibi ünlü birinden duymaktı. neyse onu atlattık, atlatamadık. biz onu atlatamadıkça, o üstümüze fazladan yük bindirdi. gittiğimiz her yerde dönemin geçmesini bekliyor olduk. tabii dönem geçerken bizim çeşitli faaliyetler içine girmemiz de söz konusuydu. bütün herkes, herşey onu arıyordu hala. kendinden bağımsız bir ben'in varlığını aranan sıkıntılı, sorunlu, bohem yaratıklar olduk. onun kim olduğunu apaçık bildiğimiz halde, bir adım yanına yaklaşamadık, hiç ihtimal vermedik, en ufak umut kırıntısını kendi kendimize öldürdük, sözler orda dilden koşarcasına çıkmayı beklerken biz sessizliği seçtik. iyi halt ettik. ömür boyu pişman olacağız besbelli. biz bunu hak ettik. ve böylece bir dönemi daha kapattık.

5 Ocak 2010 Salı

zombile$mek

-ben şeyi anlamadım.
-neyi?
-öğrenciliği, hani abi yatıyorduk paso?
-siktir lan.

3 Ocak 2010 Pazar

rodin

meyhane şarkıları diye bir albüm var. bunu dinleyince insan meyhanede olduğu için mi hüzünlenir, hüzünlendiği için mi meyhaneye gider sorusunun cevabında muallakta kalıyorum. bir kadın 'seni ben ellerin olsun diye mi sevdim' diyor. yok işte, burada pek birşey söyleyemiyorsun, söyleyesi de gelmiyor insanın, öyle kalıyorsun sadece. eller falan titriyo, kalp atışları hızlanıyor. kendini bir masada karşılıklı oturup birşeyler anlatmaya çalışırken buluyorsun. o an başka hiçbir yerde olmayı istemediğin halde, bir anda kaçıp gitmek istiyorsun. aslında duyacağından emin olduğun ama içinde bir yerlerde belki diye biriktirdiğin birkaç cümle var, onlar pek duyulmuyor. yüzüne bakınca kendine yabancılaşıyorsun biraz, aynaya bakınca kendine yabancılaşıyorsun, beyoğlu'na bakınca ilk defa gelmiş hissediyorsun. sonra, sanki az önce dünyanın en olağan olayını yaşamış gibi masadan kalkıp yürüyorsun. hayat çok tuhaf lan! bir daha da dünyaya gelmem, benim için dünya bitmiştir!
imeem'i kapatan zihniyet, inşallah ölürsünüz.

1 Ocak 2010 Cuma